Genç, yeni, taze bir meclis

23 Nisan günü Ankara’da toplanan Milli Meclis Kurultayı’nı seyrediyorum. Görülmemiş bir enerji var salonda. Salonun kapıları dolu, dışarısı da dolu. Sloganlar, alkışlar, marşlar... Milli bir film seyreder gibiyim.
Geçtiğimiz yıllarda ekranlarda aydın temizliği başladığı zaman şöyle düşünmüştüm:  “Türkiye’nin büyük zekâlarını ekranlardan uzaklaştırıyorlar.”
Seyretmekten ve dinlemekten zevk aldığım bütün aydınlar, gerçekten de ekranlardan çıkarılmıştı. Ekranlar boş kaldı. Sonra bu aydınların bir kısmı Silivri’ye kapatıldı. Bir kısmı da 23 Nisan günü milli meclis kurultayında, divan veya seyirci olarak bulunuyorlardı. Zekâ ve cesaret örneği olan konuşmalar yaptılar. Salonda en küçük bir sıkılma, yorulma alameti yoktu.

 


***

 


Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından PKK’ya devlet statüsü verilirken ve Sırrı Süreyya’nın neşesinden yanına varılmazken, Türk tankları gittikleri Güneydoğu’dan geri çekilirken, o Gazi Meclisimizde, kadının biri partisi adına Cumhuriyetimizin onları nasıl katlettiğini (!) anlatırken, milli meclisten zuhur eden milli ve cesur hava çok teselli ediciydi.
Teselli edici olmakla beraber, inandırıcı ve ümit de vericiydi. Çalışma programlarını dinledim. İlkeleri zaten hiç birimizin itiraz edemeyeceği bizim olan ve bizden kaynaklanan ilkelerdi. Şimdi devamını bekleyeceğiz.
Bir yandan bu güzel manzaraya ek olarak neşelendirici  “akil protestosu” manzaraları devam ediyor. Geçende yazdıklarıma, isimlerinin sayısını tam çıkartamayacağım il ve ilçeler eklendi. Mesela bunlardan aklımda kalan Bafra var. Başörtülü genç bir kadın  “Ben vatanı sevmediğim için mi kocamı şehit verdim!”  diye bağırıyordu. Herhalde içeride ona,  “sen vatanı sevmiyor musun”  diye sormuş olmalılar. Başka bir başörtülü kadınsa  “Artık Tayyip gözümde yok!” diye feryat ediyordu. Elinde bayrak vardı.
Erkekler söylene söylene kapıdan çıkıyorlardı.  “Ne biçim akil adam bunlar” diyenler çoğunluktaydı. Ahmet Taşgetiren’in iyimser yüzü artık, endişeli bir yüz görüntüsüne dönüşmüştü.
Kastamonu efeleri de ellerinde bayraklarla feveran edenler arasındaydı. Onlara efeler dediğime bakmayın; takım elbiseli, esnaf, memur tarzı insanlar. Bir şey daha dikkatimi çekti, Tekel işçilerinin eyleminde başörtülü işçi kadınların direnişini överek yazmıştım. Şimdi; başörtülü halk kadınları da eyleme geçti. Bağıran, yumruklarını kaldıran, bayrak sallayan, başörtülü, hem de türban diye nitelendirilen başörtülü kadınlarla dolu yürüyüşler.
Milli demokratik devrim dedikleri bu herhalde.

 


***

 


PKK terörünün Avrupa’da listelerden çıkarıldığı şu günlerde yani PKK’nın artık terörist olarak değil, aktivist olarak anılacağı şu günlerde Başbakan bilmem neredeki  “korsanlarla mücadele” toplantısına katılıyor. Dışişleri bakanımız da;  “Türkiye dış kararlarını kendi iradesiyle alır” diyor.
Güler misin ağlar mısın?

Yazarın Diğer Yazıları