Güvenimiz sarsıldı!

BM'de etkili bir isim yahut uluslararası bir gözlemci olduğunuzu düşünün. ABD ve Rusya'nın anlaşarak PYD'ye yardım etmeye karar verdiği ve Türkiye'nin ısrarla karşı çıktığı bir süreçte başkentte kan donduran bir patlama gerçekleşiyor.

Güvenlik zirvesi toplanmadan hemen önce, patlayıcı yüklü araç Ankara caddelerinde gezerek en öncelikli askeri ve sivil güvenlik bölgesine giriyor ve kırmızı ışıkta bekleyen servis konvoyuna dalıyor. Hükümet sözcüsü ise her aşaması istihbarat desteği gerektiren hain saldırıcı için "tesadüfen" tanımını kullanıyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu hemen o sabah, "Saldırıyı Suriye'den sızan YPG mensubu Salih Neccar düzenlemiştir" diyor. PYD elebaşı Salih Müslim de "Biz yapmadık, Türk devleti Suriye'ye müdahale için gerekçe üretiyor" şeklinde açıklama yapıyor. Eş zamanlı olarak Türk jetleri Kuzey Irak'ta PKK hedeflerini vuruyor.

***

Ne düşünürsünüz? Böylesi bir ortamda her türlü ihtimal araştırılmalıdır. PKK veya PYD'ye destek veren devletler, tüm dünyanın yukarıdaki şekilde düşüneceğini bildiği için bu olayı tezgahlayabilir! Yahut Suriye konusunda ters düştüğümüz komşularımızdan biri de Türkiye'yi zor duruma sokmak için komplo düzenliyor olabilir. İhtimalleri çoğaltabilirsiniz...

Cevap hem basit hem de karışık. Suriye'de kime/kimlere karşı savaşıyorsak Ankara'daki bombayı da o/onlar patlatmıştır. Peki, kimlere karşı savaşıyoruz? "Düştü düşüyor" noktasından, PKK militanları ile karışık peşmerge yardımı göndererek "bakın düşürmedik" aşamasına getirdiğimiz "Kuzey Suriye" politikasındaki ciddiyetimize kimi, nasıl inandıracağız.

Millî bir meselede hükümetin yanında olmamak alçaklıktır! Ancak hükümetin nerede durduğunu bilmek de hakkımızdır. Birkaç yıl öncesine kadar Irak'ın toprak bütünlüğünü savunurken bugün Bağdat'a karşı Erbil'in yanına geçtiğimizi hatırlayın. Devletin üst düzey yetkilileri geçen ramazan Ankara'da birlikte iftar yaptıkları Salih Müslim'e önümüzdeki ramazanda sahur yemeğine gitmez değil mi?

Eğer hükümet "değişen durumlara göre taktik değiştiriyor" diye düşünüyorsanız, o zaman kamuoyu desteği beklentisi içinde olmayacaksınız. Her taktik manevrada (!) olayı vatana ihanet noktasına getirmeyeceksiniz. Şu ana kadar terör saldırıları Başbakan Davutoğlu'nun, "özgüvenini sarsmamış" olabilir fakat milletin hükümete güveni sarsılmıştır.

***

BBP Genel Başkanı Mustafa Destici'nin dediği gibi, "Bu iş basit bir şekilde geçiştirilemez. Bombanın patlatıldığı yer, yıkanarak temizlenerek, olay yeri incelemesi tamamlanarak, hayatını kaybedenler defnedilip, yaralılar tedavi edilerek bu iş kapatılamaz." Evet hem tetikçiler yakalanmalı hem de arkasındaki güçler ortaya çıkarılmalıdır. Rusya ile savaşın eşiğine geldiğimiz bir ortamda ABD, açıkça, koskoca T.C. Devletine karşı PYD'yi tuttuğunu ifade etmiştir. Hiçbir hükümet Türkiye'yi bu kadar yalnız ve çaresiz duruma düşürmemiştir. Devlet dediğin terör örgütlerinin kurulacağı ortamı oluşturmaz. Sırasıyla; kurulmasına izin vermez, olmadı kurucularını yakalayıp caydırır, olmadı imha eder, olmadı arasına adam sokar eylem yaptırmaz, olmadı belirli bir bölgeye sıkıştırır. Eğer seni karargâhında vuruyorsa yapacağın tek şerefli iş "ben ülkemi koruyamadım, devlette zaaf oluşturdum" diyerek istifa etmendir! Saldırıları önlemekle yükümlüyken "Terörü lanetliyorum" diyenlere aldırmayın. Terörü kim kınamaz! Yakında PKK bile kınarsa şaşırmam! Değil Diyarbakır'da Ankara'da bile üst üste her seferinde onlarca insan vahşice öldürülür, ocaklar yıkılır, aileler dağılır, şehitler verilirken başkent Emniyeti iki yıldır vekaleten yürütülüyorsa daha ne diyelim. Basit bir atama yapmak için dahi başkanlık sisteminin gelmesini mi bekleyeceğiz..! Yazık... Ülkeye yazık!..

Yazarın Diğer Yazıları