Hizmet

Her insan kendine hizmet ederken, ister istemez ailesine, komşusuna ve içinde yaşadığı toplumu da hizmet etmiş olur. Bu hizmet, kundakta başlayıp mezara gittiğinde son bulur. Oluşan bir farklılık ise hizmetin ediliş şeklindedir. Kimileri yaptıklarının farkında olarak yapar, kimileri ise bilmeden yapar. Bazıları da hizmet yaptığını söyleyerek ihanet yapar ki en kötüsü de budur.
İnsanların geneli, ülkesine ve milletine olan hizmetini yaparken devletinin güçlenerek dünya devletleri arasında zirvede yer alması için aşkla çalışır. Bir kısmı da birileri tarafından yıkanmış beyniyle ülkesine bir katkı sağlayacağına ve geleceğine yatırım yaptığını düşünerek hizmet yerine ihaneti seçer. Sorduğunda ise hizmet ettiğini söyler. Bazıları da aldığı inanç eğitimi sonucu bu dünyada insanları ıslah ve gelecek dünyasını kurtarma adına hizmet ettiğine inanır.
Hiç babasını anasını sevmeyenin, başkalarının anasını babasını sevmesi mümkün müdür? Öyleyse hizmetin önceliği en yakınından başlayarak yapılanıdır. Asıl olanın kendi geleceğinden başlayarak aile, akraba ve millet daha sonrası tüm insanlığa yapılan hizmet olmasıdır. Tüm bunlar yapılırken de inançlar, değerler, ananeler ve bilimin önde olmasıdır. Hizmet gelecek nesillere ancak böyle aktarılır ve onlar için böyle örnek olunabilir.
Bu gerçeklerden hareketle, bir hanımefendinin milletine verdiği küçük ama anlamlı bir hizmeti sizlerle paylaşmak istiyorum. Ununu eleyip eleğini duvara asmış bu hanımefendi, birilerinin yaptığı gibi konken partileri yerine kendisinin bugüne gelmesini milletine borçlu olduğu düşüncesiyle, milletine olan bu borcunu nasıl ödeyeceğini düşünerek kendi alnında bir şeyler vermenin çabasına bürünmüştür.
Bu hanımefendiyi dinleyince Türklük aşkı ile yanıp tutuştuğunu, İslam şuuruyla bezendiğini nerede ülke yararına bir şey duyduysa iki eli kanda da olsa oralara koşarak yapılan ve söylenenlerden feyiz aldığını, ayrıca bolca okumak suretiyle de kendi eksiklerini gidermeye çalıştığını öğrendim.
Tüm bunlarla da tatmin olmayıp, kendisinin de bir şeyler vermesi gerektiğini düşünerek elindeki sınırlı imkânlarıyla Almıla Yayınevi’ni kurmak suretiyle ilk iş olarak  “Kutsal aşk”  adı altında Hacı Bayram Veli’nin 600 yıllık eseri Lemaat-i Kudsi’yi Türk halkının istifadesine sunmuştur.
O Hacı Bayram Veli ki Türk mutasavvıf, Bayramilik tarikatının kurucusudur. O’na göre Tanrı’ya ulaşmak, gönülde bir ışık olarak görmekle sağlanabilir. Kişinin içine kapanarak bütün geçici varlıklardan yüz çevirerek derin düşünceye dalmasıyla Tanrıyı bir ışık olarak gönlünde görebileceği konusundadır. O’na göre insan gönlünde karşılıklı iki yay vardır. Bu yaylardan biri gönüllerden taşmayı, evrene açılmayı ve evrende görünen tanrısal varlığı kavramayı sağlar.
Böylesine birini yeni nesillere tanıtmak, tanıtmakla da kalmayıp öğretilerini zihinlere kazımak geleceğimiz için önemli bir hizmettir. Bu denli Türklüğe ve İslamiyet’e gönül vermiş bir hanımefendi olan Almıla sultandan da başkası beklenemezdi. Kendisine bu güzel hizmeti ve peşinden gelecek olan diğer hizmetlerinden dolayı başarılar diliyorum.
İşte kendisini milletine ve gelece adayan insanlara bir örnektir. Bu örnekler o kadar çok ki ancak birçoğu bilinmemektedir. Eğer bu millet varoluşundan günümüze kadar gelebilmiş ve halen ayakta ise böyle kendini milletine hizmet için adayanlar sayesinde olmuştur.
Yoksa zehir tacirleri, beyinleri birileri tarafından yıkanmış, millete zarar vermede yarışan sadistlerle olmamıştır. Ötekileştiren, kabuk bağlamış yaraları kanatarak halkı birbirine düşman eden ve bölücülük yapan beyinsiz ve satılmışların yaptıklarıyla değildir.

Yazarın Diğer Yazıları