İdamın dayanılmaz cazibesi

B aşbakan Erdoğan’ın idam meselesine ilişkin açıklamaları rutin bir siyasi manevra olarak kabul edilmemelidir. Başbakan’ın açıklamaları her şeyden önce mevcut yasaların ve bazı suçlardaki cezaların yetersizliğini ortaya koyması bakımından önemlidir. Dolayısıyla bu tartışmanın derinleşmesi, toplumsal adalet duygusunun sarsıldığı, tüm ceza sistemimizi irdelememize salık vermektedir. Zira SONAR’ın dün açıkladığı ankete bakılırsa yargı sisteminin toplumun en son güven duyduğu kurum olduğu anlaşılmaktadır. Aslında idam cezasına olan yönelimi o ülkenin suç-ceza dengesizliğinde ve travmatik suç dinamiklerinde aramak gerekmektedir. Eğer o toplumun bireyleri ve işlenen suçlardan canı yanmış insanlar mutlu değilse, adalete olan inançları azalmışsa, o toplumda idamın istenmesi normal bir durumdur. Meseleyi sadece terör suçlarına odaklamak da doğru değildir. Onun dışında, vicdanları kanatan ve toplumsal huzuru temelden etkileyen karar ve uygulamalar mevcuttur.

 

Dünyadaki durum
Hukuken idam cezasının amacını açıklamak için bazı teoriler kullanılmakta ve belli başlı şu amaçlar ortaya konulmaktadır. Cezanın mahkuma acı verilerek ödetilmesi, toplum fertlerinin suç işlemekten uzaklaştırılması ve cezayı alan kişinin yeni suç işlemekten alıkonulması yoluyla belli bir toplumsal fayda yaratılması. Ayrıca, cezaların şahsiliği ilkesi gereğince verilen cezaların 3. kişileri olumsuz biçimde etkilememesi gerekmektedir. Özellikle suçlunun hayatının bağışlanmasının ardından doğacak tehlikenin kişinin ıslah edilmesi ihtimalinden daha kuvvetli olması bu konudaki görüşlerin dayanak noktası olarak gösterilmektedir. Karşıt görüşler ise “ölüm cezası şiddet içerir; idam, toplumu şiddetten uzak tutması gereken hukuk düzeni ile bağdaşmaz” yaklaşımına odaklanmaktadır. Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının sıcak baktığı idam cezası halen 57 ülkede ve dünya nüfusunun yarından fazlasına sahip bir coğrafyada uygulanmaktadır. Çin, ABD, Hindistan, Japonya, Singapur, Tayvan ve Güney Kore, idam cezasının bulunduğu gelişmiş ülkeler arasında gösterilebilir.

 

Peki Türkiye...
Türkiye’de idam cezası 2003 yılında yapılan düzenleme ile savaş dışı suçlarda kaldırılmış, 2004 yılında da tamamen yazılı hukuktan çıkartılmıştır. İdam cezasının kaldırılması çağdaş dünyaya entegrasyonun bir adımı ve AB sürecinin olumlanması adına etkili bir adım olarak değerlendirilmiştir. Özellikle AB çerçevesinde tabi olduğumuz Kopenhag Kriterleri, AB içerisinde idamın asla uygulanamayacağına işaret etmektedir. Bu sebeple idamın yeniden getirilmesi kural olarak AB kriterlerine ve sözde giriş sürecine temelden aykırılık teşkil etmektedir.

 

Benim görüşüm
Bu çerçevede Abdullah Öcalan’a odaklanmış tartışmaların bir kıymetinin olmadığı söylenebilir. Görüşlerin tamamı, Öcalan’ın yeni bir düzenlemeyle idamının gerçekleştirilemeyeceği yönündedir. Halihazırda Meclis’teki partiler idamın yeniden gelmesi konusunda bazı görüşler ortaya koymaktadır. Ancak bu partilerden herhangi birinin yasal bir girişimi bulunmamaktadır. Ben bireysel olarak terör, vatana ihanet, cinsel istismar ve vahşet uyandıran suçlar için idam cezasının geri getirilebileceği görüşündeyim. Ancak bunun için adil ve objektif bir yargı sisteminin varlığı gereklidir. Zira idam, telafisi imkansız bir ceza yöntemidir. Yanlış kararlar adalet duygusunu zedeleyerek toplum vicdanının kabusu haline gelebilir. Ve diyorum ki tüm paydaşların katılımıyla bunu tartışmalıyız... Böylelikle ceza sistemimizin asıl sorunlu bölgesi daha hızlı biçimde görülebilir.

Yazarın Diğer Yazıları