İstiklal ve ecnebiler

Atatürk “Gençliğe Hitabe”de bu günlerimize nasıl dikkat çekti ise ve bunu ne yazık ki son 10 yılda büyük acılar ve kayıplar ile yaşadık ise, Sakarya Zaferinden sonra olacaklara da dikkat çekmiştir. Şimdi özetleyerek ve sadeleştirerek size yazacağım konuşmasını benim gibi hayretle okuyacaksınız.
Biliyorsunuz Sakarya Meydan Muharebesinde ordunun ihtiyaçlarını “Tekalif-i Milliye” emirleri ile sağlamıştır, ama ihtiyaç çok büyüktür. Bu konuda da Meclis’te şu konuşmayı (özetle ) yapıyor; “Efendiler, düşmanlarımızın ne mahiyette olduklarını ve Türkler üzerindeki hırslarının ne kadar ezeli olduğunu yüksek görüşlerinize sunabilmek için birkaç söz söyleyeceğim. Bilirsiniz ki Avrupa’nın en mühim devletleri Türkiye’nin çöküşü ile ve zararına oluşmuştur...
Türkiye’yi imhaya girişenler menfaatleri doğrultusunda birleşmişlerdir...
Türkiye’yi islah etmek gibi bir takım zahiri vesileler ve bahaneler ile Türkiye’nin iç hayatına, yönetimine hulul ve nüfuz etmişlerdir.
Artık hayat bulmak için, durumumuzu düzeltmek için, insan olmak için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre düzenlemek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler ortaya çıkmıştır. Halbuki, hangi İstiklal vardır ki ecnebilerin nasihatı ve planları ile yükselebilsin. Tarih böyle bir hadise kaydetmemiştir... Türkiye de, bu yanlış fikir ve zihniyet ile sakat olan devlet adamlarının iş birliği ile daha çok çökmüş ve düşmüştür. Efendiler bu düşüş, bu çöküntü yalnız maddiyatta olsa idi, hiçbir ehemmiyeti yoktu. Ne yazık ki Türkiye halkı ve Türkiye ahlaken düşüyor.” (Esat Atalay, Atatürk diyor ki, Yeniçağ)

 


***

 


Özellikle son 10 yıldaki çöküşümüz, rakamlarına inanılmayan TÜİK’in istatistiklerine bile yansıdı. Ahlaken çökmek ne demektir? Topraklarını satmak ve kiraya vermek, yabancıların isteklerine göre tarihi yapıları yıkmak, yerlerine AVM’ler yapmak, sade ahlakın değil, tabiatın değil, Kuran’ın da korumayı emrettiği Türkiye’nin bitkisel dokusunu yok etmek, terör ile, koskoca devleti dize getireceğini sananlara yabancı emirler ile taviz vermek, maliyeyi sıcak para denilen pamuk ipliği bir tedbire bağlamak, muhalif olmaktan başka hiçbir suçu olmayan halk kesimlerine düşmanca tavır almak, insanların yatak odalarına kadar burnunu sokup, emirler vermek...

 


***

 


Başbakanımızın Kuzey Afrika dönüşünde, ortalığı biraz yatıştırıcı bir beyanat vereceğini ummuştuk, hatta İdare Mahkemesinin kararı çıktığında da bunu ummuştuk, ama onun yaptığı, otobüs konuşmasında aklımda kalan incitici kelimeler şunlar oldu: “Utanmadan sıkılmadan..., azgınlık..., tencere tava çalmak...”
Bir de “çevreci olmak, insan öldürmek değildir” diyor. Güler misin ağlar mısın, insan öldürenler çevreciler değildi, ölenlerdi çevreciler.
Suriye sınırındaki katillerin öldürdüğü polisimizin şehadeti örtbas edilirken Allah rahmet eylesin, Adana’da köprüden düşerek ölen komiserimizin ölümü üzerine yoğun bir hamaset yaptı. Başbakan bir daha “ölüm üzerinden siyaset yapanlar...” demesin.
Ne yazık ki Başbakan’ın da, bizim de dramımız bu. Üzerimizde ve içimizde
bizi planlarına alet eden, yabancıların bulunması.

Yazarın Diğer Yazıları