Kader haftası

Hemen her konuda çok konuşuyoruz. Politikacılar ve "canı yananlar" öncelikli. Şimdinin Meclis Gündemi'nden bana ulaşan Yrd. Doç. Dr.'lerle ilgili olanları okudukça geçmişe dönüyorum. Ünlü gazeteci ve bakan Cihad Baban aklıma geliyor. "Vatandaşa haberi hap gibi sunacaksın. Uzatırsan, okutamazsın" şeklindeki sözleri hâlâ kulaklarımda. Benim, yanımda yetişen gençlere verdiğim öğütlerden biri merhumdan duyduklarım. 52 yıl sonra da aynen geçerli.

Bağrı yanık Yrd. Doç. Dr.'lerin isyanları bitmiyor. Kamuoyunun desteğini belki de çok seslilik yüzünden alamadılar. Yolladıkları her mesaj ağıt. Aralarında akademisyen ailelerin bireyleri de var. Onlar, genel sorunların yanında yakınlarının mağduriyetlerini anlatmayı unutmuyorlar. Demek ki bazen fazla seslilik hedefi kaybettiriyor.

Az sayıda kârlı

Komisyondaki gelişmeler, çok az kimseye bir şeyler kazandırdı. Doçentliğe baş vurup sözlü sınavı bekleyen bir kısım Y. Doç. doçent oldu. Bu sayı üç bini bulmaz.

Bir de Dr/Sy. Araştırma Görevlisi otomatik olarak Dr. Öğretim Üyeliği'ne geçtiler. Kaybedenler ise 36 bin Yrd. Doç. Dr. Hak aramayı başlatanlar asıl zarara uğrayanlar oldu.

Özetle

Cumhurbaşkanı "Yrd. Doç. Dr.'lik kalksın" dedi. Önce bazı tuzu kuru profesörler ile kime YÖK komisyonu üyeleri "kaldırılıyor gibi yaptılar". Daha düşük şartlarda unvan uydurulup, yabancı dil yine baraj olarak bırakıldı.

Önceki gün dokunduğum gibi 5 litrelik zeytinyağı karşılığı zam verildi! "Etik, liyakatli ve hiçbir yanlış yola sapmamış Yrd. Doç. Dr.'ler" bir kere daha kaybettiler. Özellikle Ak Partili komisyon üyelerinin her şekilde bilgilendirilmelerine rağmen, kendilerine ulaştırılan "örnek kanun teklifleri"yle bile ilgilenmemeleri en büyük şoku yarattı. Belli ki emir komuta zincirinde iş yapmaya alışkınlar.

Bütün dünyada çok önemli olan Doktorluk Tezi ve unvanı yok edildi. Kısaca mevcut Y. Doçentlerde değişen bir şey yok. "Keşke Yrd. Doç.Dr.'lik unvanı olduğu yerde kalsaydı" diyenlerin oranı kesin yüzde 99.

Gözler Erdoğan'da

Bakalım bugün başlayacak TBMM Genel Kurulu'nda; birkaç telafi teklifi verilip, son anda mağdurlar kurtarılabilecek mi? Görünen o ki, eğer Cumhurbaşkanı müdahale etmezse, yasa "ters yüz edilmiş" haliyle çıkacaktır.

Sadece bana gönderilen yüzlerce sayfa mesaja baktıkça, üzülüyorum. İçlerinden bir kişiyi, Göktan Ay'ı ayakta alkışlıyorum. Yıllar yılı mesleğinde gösterdiği başarıyı bu kez beşe altıya katladı. Üniversitelerin sesi haline dönüştü.

SON NOT: İngilizlerin çok sevdiğim bir sözü vardır; "It's a life, It's a hope". Bizdeki karşılığı "Çıkmayan canda ümit vardır". Çok zayıf dahi olsa, gözümüz kulağımız Erdoğan'da. Yaktığı ateşi söndürmeyeceğini umuyoruz.

***

Kılıç artığı

"Gece Görüşü" programıyla objektifime giren Abdulkadir Selvi'yle ilgili bir gözlemimi ifade etmiştim. Hürriyet'in Yeni Şafak'tan transferiyle ilgili detayları Hüseyin Movit'in "Pandispanya Gazetesi"nden öğrendim.

Devlet Bahçeli'nin "Kılıç artığı" dediği zat için kullandığı deyimi açalım. Bu laf Kurtuluş Savaşı sonrası ülkemizde kalan azınlıklar için kullanılmaktaydı. Kaba ve incitici lafın maksadı muhatabı aşağılamaktır. Selvi'nin Bahçeli'ye cevabı iki dedesinin Yemen'de şehit düştüğü şeklinde. Sonra da "Oğuz Türklerinin torunuyum" diyor.

Sivas-Yıldızeli ilçesi kökenli Selvi ailesi İstanbul'a göç ediyor. Ablası Fatma Kaya'nın "Bizim soyumuz belli. Biz Alevi'yiz. Değerlerimize bağlıyız. Onu her gördüğümde televizyonu kapatıyorum" demesi sorumuzun cevabı.

Ablanın, kardeşinin mezhep değiştirdiğini anlatmasını da önemsemeyelim. Burada -ailesi ile bağlarının kopartması dışında- üzülmemesi gereken Abdulkadir Selvi olmalı. Önemli olan bugün koalisyon ortağı konumuna gelen Devlet Bahçeli'nin durumu. Selvi'nin yüzüne nasıl bakacak?

***

Üzüntü

Afrin operasyonundan gelen şehit haberleri yüreğimizi dağlıyor. Bir günde 12 yiğit cenazesi canımızı acıttı. Ekran tartışmalarında konunun ele alınması doğal. Fakat kimi tartışmacıların "basma kalıp" lafları sinir bozucu. "Her şeyi ben bilirim" havası basanlara kızmamak mümkün mü?

Bir ekranda Nedret Ersanel'i izliyorsunuz. Her şeyi biliyor. Tüm hataları getirip Kılıçdaroğlu'na çiviliyor. Nihal Bengisu Karaca'ya göre ise ÖSO'yla aramızı açan, böylece askerlerimizin de moralini bozan CHP.

İnsaf.

HABERTÜK'teki konuşmacılar arasında akla yakın lafları Dr. Ramazan Kurtoğlu'ndan duyduk; "ABD, geçmişte Türkiye'yi parçalamaya kalkıştı. Bugün İran'ı öne aldı." Hocanın en önemli tespiti "Türkiye ve İran'ın geleceği birbirine bağlı. Yani iki ülke de mutlaka ayakta kalmalı" şeklindeydi.

Yazarın Diğer Yazıları