Kazakistan’da ikinci nükleer zirve...

ABD ve İran arasındaki bölgesel mücadele sürerken, K.Kore de nükleer silahsızlanma tartışmalarının odağına yerleşti. Bu sebeple ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya’dan oluşan 6’lının nükleer silahsızlanma konusundaki görüşmeleri daha da büyük önem kazandı. Şubat ayında Moskova’da yapılan görüşmelerde ciddi sonuçlar alınamaması üzerine geçtiğimiz ay İstanbul’da “gizli” şekilde gerçekleştirilen nükleer görüşmelerde özellikle Almanya’nın Tahran’a uyguladığı ambargoların esnetilmesi yönünde konuşmalar yapıldığı ileri sürülmüştü. Almatı zirvesi sonrasında, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Seit Celili yapmış olduğu açıklamada, birçok teklifin olumlu bulunduğunu söylemişti. Kazak yetkililer “Altılı”nın İran’ın uranyumu %20 zenginleştirme isteğine de olumlu sinyal verdiğini belirtmişlerdi. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Kazakistan’daki görüşmeleri “yapıcı” olarak değerlendirmiş, Çin Dışişleri Bakanlığı ise Almatı zirvesinde meselenin çözümü yönünde güçlü sinyallerin alındığını belirtmişti. Dünden bu tarafa nükleer silahsızlanma konusundaki görüşmeler Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’da 6 ülkenin katılımıyla devam etmektedir. Bu süreçte Kazakistan nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanım prensibinin savunucusu olmuştur. Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev 29 Ağustos 1991’de Sovyetlerden kalma Semey nükleer deneme alanının kapatılma töreninde tarihi bir deklarasyona imza atmıştı. Kazakistan böylece dünyanın dördüncü nükleer güce sahip ülkesi konumundan vazgeçmiş ve her ülkenin denetimli biçimde nükleer enerjiyi kullanabilme hakkına sahip olduğu yaklaşımını seslendirmeye devam etmiştir. Kazakistan, K.Kore, 2013 yılında üçüncü nükleer denemesini gerçekleştirdiğinde bununla ilgili tepkisini de açıkça ortaya koymuştur.
Almatı’daki görüşmelerin de ana konusu İran’daki nükleer çalışmalar olmuştur. İran İslami Şura Meclisi Milli Güvenlik Komisyon üyesi Ayvaz Haydarpur, İran’ın Batı’yla yaptığı nükleer müzakereler hakkında “İran, nükleer müzakerelerin Batı’nın lehine tamamlanmasına izin vermeyecektir” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Doğrusu nükleer silahlanma ya da nükleer enerjinin kullanımı konusundaki tavrı İran’ın Batı’yla ve özellikle ABD ile ilişkilerindeki konumunu belirleyen bir araç haline gelmiş durumda. İran’ın bu hususta geri adım atması ya da ilgili ülkeleri rahatlatan bir söylem geliştirmesi mümkün gözükmemektedir. Zira İran’la nükleer enerji konusunda görüşmeler yapan ülkelerin bir kısmı İran’a karşı önyargı ve hasmane bir tutum sergilemektedirler. Bu kapsamda hazırlanan bazı rapor ve ileri sürülen iddiaların güvenilirliği de sarsılmaktadır. Uzmanlara göre tam anlamıyla bir nükleer bombanın elde edilebilmesi için uranyumun % 93,5 zenginleştirilmesi gerekmektedir. Aynı uzmanlara göre İran şu anda uranyumu % 60 zenginleştirebilmekte, yakın gelecekte ise yeni ünitelerin devreye girmesiyle zenginleştirilmiş uranyum elde edilebilmesi mümkün gözükmektedir. Yine birileri her görüşme sonrasında İran’dan belli adımlar atmasının sağlanabildiğini dile getirirken bir bölümü, “İran bu meselede sadece vakit kazanıp, uranyum zenginleştirmesine devam etmektedir” görüşünü seslendirmektedir. İran ise tüm suçlamalara karşın uranyum zenginleştirilmesinin barışçıl amaçlarla kullanıldığını ispatlamaya çalışmaktadır. Bu açıdan bakıldığında dost ve kardeş ülke Kazakistan’ın aldığı inisiyatif son derece önemli hale gelmektedir. İran’ın Rusya, Kazakistan ve Çin ile yapabileceği muhtemel işbirliği nükleer silahsızlanma konusundaki görüşmeleri daha işlevsel hale getirebilir.

Yazarın Diğer Yazıları