Kazakistan’da İslam’ın yükselişi -1-

Geçen hafta çeşitli görüşmelerde bulunmak üzere Kazakistan’daydık. Kar yağışı ve yoğun sis altında ülkenin ticaret ve finans merkezi olarak kabul edilen Almatı kalasına ulaştık. ‘Birinci Cumhurbaşkanı Günü’ kapsamında verilen 3 günlük tatil sebebiyle sokaklar ve yollar oldukça sakindi. Ertesi gün ise trafikte bambaşka bir manzara vardı. Kişi başına GSMH’deki artışla birlikte -ki şu an 12.000 USD seviyesinde olduğu ifade ediliyor- trafikteki araç sayısının katlanarak artmakta olduğunu gördük. Bununla birlikte nüfusun belli bir kısmı ciddi bir yoksullaşma ve enflasyon tehlikesi ile karşı karşıya. Alt gelir gruplarının giderek daha da zor koşullarla baş başa kalması, kapitalist sistemin acımasız yüzünü gösteren en açık yansımalardan birisi. Muhakkak ki Kazakistan’ın devlet yaşamı açısından 21 yıl gibi kısa bir süre zarfında geldiği nokta çok önemli. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile küreselleşme ve kapitalizm sebebiyle gelir adaletsizliğinin yaşanması muhtemeldir. Önemli olan bu durumu sosyal devlet anlayışı çerçevesinde asgari düzeyde tutabilmektir. Yine de Kazakistan’daki yaşam tarzı düşünüldüğünde özellikle yardımlaşmanın yoğun olduğu bölgelerde ekonominin olumsuz ve yıkıcı etkilerinin göreli biçimde daha az hissedildiği söylenebilir. Her şeyden önemlisi ülke genelinde dini özgürlüklerin giderek pekişmesi ve İslam düşüncesinin yaygınlaşması... Üstelik ülkenin kendine özgü şartları sebebiyle bunu sağlarken çok çeşitli dinî ve etnik toplulukları bir arada tutmayı başarmak gerekiyor.

 

Artık camiler, medreseler var
Bu çerçevede Almatı şehrinde Kazakistan Başmüftüsü Abusettar Dervişali ile söyleştik. Kazakistan Müftüsü sempatik ve güler yüzlü yaklaşımı ile şunları aktardı: Biz dünyanın 9. toprak büyüklüğüne sahibiz ve 16 milyonluk halkımızın %70’i Müslüman. Sovyet devrinde İslam’ı yaşamak bizim için gerçekten çok zordu. Mescitler, camiler, medreseler ve dinî eğitim merkezleri açmak mümkün değildi. İmam yetiştirmek imkansızdı. Bağımsızlığın kazanıldığı 1991 yılında 68 cami vardı. Bugün ise Allah’ın yardımıyla 20 yıl sonra 2300 mescidimiz oldu. Cumhurbaşkanımız Nazarbayev’in bizzat kendisi 10 büyük cami yaptırdı. Türk Diyanet İşleri’nin bu süreçte çok büyük destekleri oldu. Arap ülkelerinden destek aldık. Kazakistan boyunca 9 medrese var. Planlamamızda bunun sayısını daha da artırmak var. İslam terörizme karşıdır. Hoşgörü ve saygı, İslam’ın vazgeçilmezleridir. Bu sebeple ülkemizde Müslümanlığın doğru bir biçimde yaşanabilmesi için eğitime çok önem veriyoruz. 

 

Kazak ilahiyatı
Yine Almatı’daki söyleşilerimiz kapsamında Nur Mübarek Kazak-Mısır Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Hicazi ile bir araya geldik. Hicazi de özetle şunları ifade etti: Bağımsızlık sonrası Kazakistan’da dini inançlara özgürlük verilmesiyle birlikte İslam’ın tekrar kuvvetlenerek çok sayıda mescit ve medrese kurulması sağlandı. Kazakistan Müslümanları hac ibadetinin önemini anladı ve birçok Müslüman kardeşimiz hac ibadetini yerine getirmektedir. Bu bağlamda İslam’ı doğru biçimde incelemek ve din adamı yetiştirmek amacıyla 2001 yılında Kazak-Mısır Üniversitesi kuruldu. Elbette bu üniversitenin ortaya çıkışı İslam dininin gelişimi ile bağlantılı. Dolayısıyla bu başarı İslam adına geleceğe ümitle bakılmasının bir sonucudur.
Haftaya: Astana’da Araplarla nasıl Kazakça anlaştık?..

Yazarın Diğer Yazıları