Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER

Mustafa Hakan ÜNSER

Kerkük suskunluğu

Kerkük suskunluğu

Siyasette hep doğrudan ve gerçekten bahsedildiği iddia edilir ama biz Türk siyasetinde maalesef belirleyici olanın çoğu zaman yalan olduğunu gördük. Doğru yerde doğru zamanda doğru kişi veya kişilere söylenen yalan, tarihin akışını bile değiştirir. Siyasi tarih bu durumun çarpıcı örnekleriyle doludur.

Gerçeği tahrif etmek, saptırmak hainliktir, büyük siyasi amaçlar için yapılsa da bu böyledir. Aldatma ve kandırma ile insanların düşüncelerine dolayısı ile davranışlarına yön vermeye "manipülasyon" diyoruz. Yapılan sahtekârlıktır ama biz manipüle etmek diyerek yumuşatıyor ve kibarlaştırıyoruz.

Borsada ve ticarette zaman zaman manipülasyonlarla paramızı kaybediyoruz, TV'lerde uydurma dizilerle tarihimiz ve kültürümüz manipüle ediliyor. Tarih mühendisliği yaparak yeniden istedikleri gibi bir tarih yazıyor yeni bir kimlik inşa ediyorlar. Siyasi manipülasyonlarla irademiz ele geçiriliyor.

Amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah görüyorlar.

Günlük siyasi çıkarlar için yapılan manipülatif söylemler her ne kadar kısa vadede kullanıcısına fayda sağlasa da uzun vadede topluma büyük zarar veriyor. Mesela son seçimde montaj videolarla miting yapan ve videoların montaj olduğunu televizyon programında "ama montaj, ama şu, ama bu" ifadeleriyle itiraf eden cumhurbaşkanı -bir devlet büyüğü, bir rol model olarak- bir öğrencinin tüm eğitim hayatı boyunca aldığı ahlak eğitimini bir anda yıkıyor aslında. En ucuz montajlarla, iftiralarla şahit olduğumuz manipülasyonlar seçim sonucunu ciddi şekilde etkiledi. Manipülasyona en açık Soğuk Savaş dönemi nesli emeklilerimizin seçim sandığında kullandığı oy, önümüzdeki beş yılın belirleyicisi oldu. Şu anda ne düşündüklerinin bir anlamı yok. Seçime doğru bir yolu bulunur gönül alınır; ne de olsa bugünler unutulur diye düşünülüyor. Gerçekten de zaman geçiyor verilen sözler unutuluyor ve çaresiz halk tekrar manipüle ediliyor. Bu şekilde garip bir manipülasyon döngüsü yaratılıyor. Hâl böyle olunca da bu kandırmaca -yani manipülasyon- siyasilerce hak olarak görülüyor. Hatta bunun için iktidar dev bütçeler ve imkânlarla başkanlıklar kuruluyor.

Yakın siyasi tarihimizde birçok aldatma-kandırma hikâyesi olsa da özellikle birkaçı neredeyse toplumsal genlerimizle oynamıştır: Bunlardan en önemlisi rabia söylemiyle pazarlananıdır; dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012 yılında Adana'da AKP il kongresinde dört kırmızı çizgilerinin olduğunu söyledi ve bunları "tek devlet, tek din, tek millet ve tek bayrak" olarak sıraladı. “Ein volk… ein Reich… ein Führer…” yani tek millet, tek devlet, tek lider… Nazi dönemi afişlerinden mülhem söylemi aşırıp burada manipülasyon için makyajlayıp tekrar yürürlüğe soktular. Araya din maddesini sıkıştırıp sonra yok dil dedim yok din dedim şaşırtmalarını da katarak başka bir yolu da denediler, Türk dememek için “tek millet” kelime oyunuyla toplumu aldatarak çok milliyetçi görüntülü bir rolle halkın karşısına çıktılar. Bir de yine ilk bakışta çok milliyetçi bir söylem gibi duran "yerli ve millî" söylemini geliştirdiler.

Türk insanını bu söylemlerle birçok evrensel değerden mahrum bırakıyorlar, gençlerimizi ülkelerinden kaçırdılar hâlâ kaçırmaya dışlamaya devam ediyorlar.

Kandıracağın kitleden sesi gür, sözü ağır bir yancın da olunca başarı kaçınılmaz oluyor ve dramatik bir şekilde bu gün en milliyetçi kim anketi yapılınca onlar birinci geliyor. İşte bu yüzden "milliyetçilik"ten ne kastettiğinizi açık açık söyleyin diye çırpınıyoruz. Hâl ve hareketlerinizden biz anlıyoruz anlamasına ama kandırdığınız aziz millet de görsün istiyoruz.

Gelelim esas gelmek istediğim yere, bugün Kerkük’te olan bitene kendini milliyetçi (!) olarak ifade edenler sessiz kalıyorsa bu hükûmetin bir yönetim aracı olarak kullandığı manipülasyonların başarısıdır. Kerkük’te Türk’ü yalnız bırakan manipülasyonlarla şekillenen -siyasal İslam’ın ürettiği- içi boş milliyetçiliktir.

Barzani’nin devlet kurma çabalarını gördüğünüz halde, Türk’ün, Kürt ve Arap’ın karşısında yalnız kaldığını gördüğünüz halde, nasıl sessiz kalabiliyor sunuz? Konu Kerkük olunca, konu Türk olunca mı gür sesiniz kısılıyor?

Susuyorsunuz bari niye sustuğunuzu açıklayın.

Barzani ile nasıl ve ne için anlaştınız?

Kerkük’teki Türk varlığı hangi ulvi planınızı engelliyor?

Yazarın Diğer Yazıları