Kırgızistan’da TBMM’yi ve halkı şikayet etti

Başbakan’ın Bişkek’teki konuşmasını dinledim. Kırgızlar çok şaşkındılar. Çünkü Başbakan, Bişkek’te kendi parlamenterlerini, Meclis arkadaşlarını, vatandaşlarını Kırgızlara şikayet ediyordu. Özellikle CHP’lileri. CHP’liler parlamentoda olay çıkartmışlar, kürsüye yürümüşler. Olayı bilenler biliyor, hiç de öyle değildi. Kılıçdaroğlu da anlattı Muharrem İnce de, Oktay Vural da duruma açıklık getirdiler. AKP sözüm ona bir cinlik yapmış (Kılıçdaroğlu buna  “şeytanlık” diyor...) CHP’nin iki ay önce; yani mektuplardan, Diyarbakır şovundan bu gidiş gelişlerden önce verdiği bir önergeyi, dosyasından çıkararak kendi imzalarını ekleyip, Öcalan’ın istediği komisyonun kurulması için genel kurula değiştirerek getirmişler. Bu kadar da ileri gideceklerini bilemezdik. Belki de bilirdik. İleri gitmek için daha ne kaldı!
Her yerden T.C. amblemlerini, yazısını, bayrağımızı, indiriyorlar, siliyorlar. Bu arada Muharrem İnce’nin söyledikleri de (çok haklıydı) yenir yutulur gibi değildi. “Sizin adınızın yanında, adımızın geçmesini istemiyoruz. Bu ne yüzsüzlük ya hu!”  diye dakikalarca bağırdı.
Kürsünün önüne bunun için doluştu muhalif milletvekilleri. Siz olsanız ne yapardınız?
Hani adam, birini dövüyormuş bir yandan da  “yetişin adam dövüyorlar” diye bağırıyormuş ya...

 


***

 


Silivri hadiselerini anlatıyor Kırgızlara. Kırgız kardeşlerimiz de kulaklıklarını takmış şaşkınlıkla dinliyorlar. Her halde bu hukuksuzluklara akılları ermediği için öyle bakakalmışlar.
On binlerce insan, niye seksen kilometre yolu bu soğukta kat eder?
Niye duruşma salonundaki avukat ve gazeteci yerleri boşken, avukat ve gazeteciler içeriye alınmaz?
Niye bunun kanunsuzluğunu, hukuksuzluğunu belirtmek isteyenlere biber gazı ve su sıkılır. (Suyun içine de biber gazı koydukları söyleniyor.)
Bu gaz, rüzgarın etkisiyle duruşma salonuna, bazıları camiye sığındığı için camiye, yaralılar bekleme çadırında kaldığı için onların bulunduğu yere kadar ulaştı. Bu insanlar ne için yaralanmayı göze alır?
Niye 3-5 km. yürümek zorunda bırakılır dinleyiciler, katılımcılar?
Niye bu 3-5 km. barikatlarla yoldan ayrılır?
Ellerinde Türk bayraklarıyla araziye girmek isteyen insanların kusuru Apo posteri ya da PKK bayrağı taşımak yerine, Türk bayrağı ve Atatürk resmi taşımak mıydı?
Hukukun yıkılışı, barikatların yıkılışından daha mı önemlidir? Altı senedir uydurma belgelerle, uydurma tanıklarla (PKK’lılar ve canilerin gizli tanık olduğu) duruşmalarla yargıyı yürüttüler.

 


***

 


Hani derler ya  “dil, çürük dişe gidermiş”  diye, Tayyip Bey de iki lafın başında bir, hukuku korumaktan bahsediyor. Mahkeme heyetinin yaptığı  “hukuku korumak”mış. Oysa Tayyip Bey’in  “gereğini yaparız” demesinden 15 dakika sonra savcılar CHP aleyhine soruşturma açtılar. Tayyip Bey hukuku değil, hukuk Tayyip Bey’i koruyor. Kılıçdaroğlu hâlâ  “O önerge bizim değil ki”  deyip duruyor. Tayyip Bey de Bişkek’te;  “Ne oldu, o önerge genel kuruldan geçti”  dedi.  “Evet, BDP’nin katkısıyla...”
   CHP’ye sorumluluğu paylaşma baskısı yapanlar, BDP’ye hangi sorumluluğu yükleyecekler? Bu sonuç biraz hafif kaçtı.

 


***

 


“Barış için atılmış bir adım” mış! Akile hanımlardan bir oyuncu bayan böyle söyledi, Bahçeli’nin tespitlerine cevap olsun diye. Bu adım; barış için atılmamış, İsrail’in sınırlarını genişletmek için atılmış ve Tevrat’ta vaat edilmiş topraklar olarak binlerce yıldır uğruna savaşlar çıkartılmış sözde kutsal olan amaçları için girişilmiş son hamledir. Çünkü Güneydoğu’daki ülkelerde Afrika’dakiler kadar kolay oynayamadılar. Gerçi Afrika da uyandı ama orası Nil’di. İsrail’in bayrağında iki mavi paralel çizgi arasında bir Davut yıldızı vardır. Fırat kıyısındakiler çetin ceviz çıktılar. Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan daha yukarıda İran, daha yukarıda Rusya bu oyunu bozdular.
Türkiye’deki işbirlikçilik onlara ümit veriyor. Ama yanılıyorlar. İşte Silivri’de neden konulduğu belli olmayan barikatları yıkan ve Ergenekon’dan halay çekerek çıkan Türkler var.
Umarım Kırgızistan’da bu hadiseleri hiç olmazsa ana hatlarıyla bilen siyasetçiler ve bilim insanları vardır ve salondan çıktıklarında  “vah Türkiye”  diye dizlerini dövmüşlerdir.

 


***

 


Bir okuyucum Mustafa Hızlı, Silivri’yi anlatırken saydığım  “kahramanlar” a eklemeyi unuttuğum bir partiyi hatırlattı: HEPAR. Özür dilerim haklıydı ama ben HEPAR’ın flamalarını pek seçemedim. Oysa Osman Pamukoğlu Paşa’yı da ve HEPAR’ı da çok severim. Bir de söylenmediği halde orada bulunan başka bir grubu ilave etmek istiyorum. Onlar da bayrakları olmadığı halde orada bulunan MHP milletvekilleri imiş. Özür dilerim.

Yazarın Diğer Yazıları