Kırmızı alarm

Balkona çıktım. Aynı anda sol taraftan 12-13 yaşlarında dört çocuğun geldiğini gördüm. Devamlı birbirlerini itiyorlardı. Hedeflerinde plastik bir ördek vardı. Karşıdaki kaldırıma oturup Arapça konuşmaya başladılar. Oyuncağı tutan aksanlı şekilde "5 lira, 5 lira" diye bağırdı. Sonra onu elleriyle parçalayıp attı. Dikkatle bakınca 2 tanesinin parmaklarına taktığı muştaları gördüm. Ayağa kalkıp başladılar "Sitemiz 7-24 kameralarla gözetlenmekte" tabelalarına vurmaya. Hatta cephenin seramik bloklarına yöneldiler. Çoğu parçalanıp yere düştü. Çit ve dikenli telle çevrili yerden müdahale edilmedi. Belli ki "gözlem uyarıları", "dikkat köpek var" cinsindendi. Kırıp döktüklerinden endişelenen dört küçük mülteci yanlarından geçen bayanlara laf ata ata kayboldular.

...

İnsanız, aylardan Ramazan. Bunlara müdahale edenlere kızıyoruz. Kızıyoruz ya. Aklıma "Bir Zamanlar Amerika" filmi geldi. Oradaki göçmen sorunu, önemli şeyler hatırlattı. Zamanla organize suç çetelerine dönüşmeler. Onun da ötesinde her türlü yasa dışılığı yapan mafya oluşumu. Fazla değil, kısa süre sonra bu çocuklar da aynı yola girecek. Soygun, tecavüz, uyuşturucuya hazırlar. Devlet tedbirlerini şimdiden almalı. Öncelik rehabilitasyonda. Kolay olmadığını biliyoruz ama bir an önce başlanmalı. Konuyu küçümsemeyi sürdürürsek sokak çatışmaları kapıda. Uyarıyor ve "kırmızı alarm" diyoruz.

Çıldırdınız mı?

İşçilerden "100'er lira kesinti" söylenti olarak başladı. Aldırmadık. Bakıyoruz hükümet hızlandı. Budama kapıya dayandı. Seçimlerde muhalefetin zoruyla alınan 300 liralar yavaş yavaş yok edilecek. Binali Yıldırım kabinesi yanlış yolda. "Emir-komuta zinciri"ndeki sarı sendikaların dahi protesto sesleri yükseliyor. Duymuyorlar mı? Bu kafayla ortalık Gezi Olayları'ndan beter hale gelir. Tehlikeyi işaret etmek görevimiz. Son sözümüz; "aç fare duvarı deler" olacak.

Nokta atışlar

Tartışmalar, din temalı konuşmalar ve ayak topu arasında. Adam İlahiyat profesörü; "Namaz kılmayan hayvandır" diyebiliyor. Dikkat edin bu tip aşağılamalar -kadınlara saldırılar dahil- hep TRT'de. Kimi özür dileyip sıyırıyor. Kimi, "küçük dağları ben yarattım" havalarında. Tıpkı Tuğrul İnançer gibi.

...

Arada dil sürçmelerine tanık oluyoruz. Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu bir soru üzerine "Yahu bir ay da makyaj yapmayın" dedi. Ardından ekledi; "Dudağınıza sürdüğünüz ojeyi yutabilirsiniz". Hoca bu konuda o kadar mı bilgisiz? Ruj ve ojenin nerelere sürüldüğünü, gerçekten mi bilmiyor?

...

ÖZEL NOT: Ergun Kaftancı büyüğüm dün mesaj verdi. "Türkçeyi katledenler"i uyarıyor. Katılıyorum. Ekranda önüne gelen muhabir, spiker camii yerine camisi, mimber yerine minder diyen bunlar. Evlilik programlarındaki gençler ise tam felaket. Bunların konuşması için 5 kelime yetiyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları