Kobraları nasıl yaptık?

Uzmanlara göre dünyada en büyük savaş gücüne sahip ülke Amerika Birleşik Devletleri. Bunu oranlamaya getirirsek; yüzde 50,5. Yani yeryüzündeki tüm devlet ve devletçiklerin silah ve ateş unsurlarının toplamı ABD'yi yakalamaya  yetmiyor. Kaldı ki ötekilerin "savaş sanayi" devede kulak. Biraz Almanya, biraz Fransa ve İngiltere ile İtalya dışında "benim imalatım" diyecekleri göremiyoruz.

 

  Amerika, silah satışlarında patlama noktasına geldi. Gözünü kestirdiği paralıyı önce tehdit ediyor. Sonra milyarlarca dolarla ifade edilecek siparişler alıyor. Bir yerde buna şantaj demek mümkün. Hele başkanlığa Trump geldikten sonra, zorbalık aleni duruma geçti. Son Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri ziyaretlerinin ana amacının "silah ticareti" olduğu inkar edilemez halde.

 

 Son dönemde İngiltere ve Fransa'nın Körfez pazarını iyice kaptırması, Paris ve Londra'da sıkıntılar yarattı. "Su sondajı yaparken, petrol bulanlar"ın silahlı kuvvetlerindeki ağırlık tamamen Amerikan yapımı uçak ile uydu sistemlerine dönüşmekte. Bakmayın siz arada Mirage ve diğer Avrupa imalatı jetler için de minik siparişler verilmesine. Bu da, eski efendilere"sus payı". Yani bir parmak bal çalmak. İngiltere'nin Trump diye başlayan Anti-Amerikan söylemlerinin arkasında da ekonomik kaygılar yatmakta. Daha açık tabirle "pazarın kaybedilmesi" var.

 

 

Deli Petro'yu hatırlatıyor

 

Yeni hesaplar "Trump'tan kurtulma" üzerine. Adam Deli Petro gibi. Ağzından çıkanın tam tersini bir gün sonra uyguluyor. Tam bir yanar döner. Herkesin umudu, hakkında açılan seçim yolsuzluğu soruşturmalarında. Samimi olarak söylüyorum, bu adam o koltuktan kalkmaz. Taa bir daha ki seçime kadar. Hatta "ikinci defa seçilirse" şaşırmam. Zira "savaş baronları" bunu istiyor. "Moskova'dan yardım aldı" iddiaları umurlarında değil.

 

 Türkiye gelecek hesaplarını buna göre yapmalı. Bir psikopatla karşı karşıyayız. Obama gidiyor, Trump geliyor. ABD'nin Ortadoğu Genel Valisi Brett McGurk denen zat yerinde. Kimse dokunamıyor. Adamı NATO Genel Sekreteri bile kapıda karşılayıp, kapıya kadar uğurluyor. Sonra da yardımcısı Goettemoller'den cılız bir gönül alma; "Türkiye'nin yeni isteği olursa, görüşürüz". Buyrun buradan yakın!

 

 NATO'nun patronu kim? Zaten biliyorsunuz. Anlayacağınız baba Bush, Oğul Bush derken bir yakıştırma yapmıştım; başkanın adı değişse de Bush'lar dönemi, buşhtlar dönemi kapanmıyor.

 

 

Bir hatırlatma

 

Türkiye bir konuda iyi yolda; "Milli Harp Sanayii". Almanya'nın optik cihazlar dahil, Ambargolarına rağmen iyi şeyler yapmaktayız. Yerin yüz metre altına kadar etkili olan çift patlamalı bombaları imal edebiliyoruz. Ayrıca "kaynaksız bombalar" ile bir ilke imza attık. Hani bir laf vardır; "zor oyunu bozar". İşte bu slogan bize doğru yolu buldurdu.

 

 "Bilmem nesi kırık" ülkesi bile parasıyla İHA'ları vermedi. Neticede, daha mükemmelini geliştirdik. Türk işçi ve mühendisinin eseri bunlar. Bu tempo ile TAİ'nin savaş uçaklarına imza atacağı günler uzak değil. Yeter ki hedeften şaşmayalım. Tam bu noktada, Cumhurbaşkanlığı korumalarına verilmeyen tabancaları hatırlayalım. Peki ne oldu? Daha iyilerini yaptık.

 

 

Kobra örneği

 

Şimdi yazacaklarımı çok önceleri kısaca kaleme almıştım. Tekrarlamanın zamanı olduğu fikrindeyim. Tuzla'daki piyade okulu'ndayız. Her türlü silah eğitimi veriliyor. Meraklı Yedek Subay öğrenciler için Kobra kullanmak, tutkuydu. ABD yapımı bu tank savar silahı kabaca tarif edersem, bir roketle onu yönlendiren kol. Günümüzün bilgisayar oyunlarındaki vitese benzer çıkıntıyla yönetiyorsunuz. Yani roketi sağa sola kaçan tankın arkasında tutabiliyorsunuz. Bir kilometre içinde işlem tamam. Çünkü takibi sağlayan bobindeki telin uzunluğu bu kadar. Bazoka'yı bir defa kullanırken, -vurdunuz vurdunuz- Kobra'da hedef uzun süreli elinizde.

 

 Amerikalılar bunları bize verirken dört bir yanına öyle yazılar yazmışlar ki, insan ürküyor; "Sakın açma. Bu büyük suçtur".

 

 Bizim iki Yedek Subay öğrenci, merak edip bu aleti söktüler. Hiç unutmuyorum biri İktisadi Ticari İlimler Akademisi mezunu, diğeri İlahiyat Fakültesi. Sonuçta mekanizmanın dört tane pil bir makara telden oluştuğunu anladılar. Her türlü  riski alıp, komutanlarına gidip "Biz bunlardan rahat yaparız". Bürokrasi ve engellemelere rağmen bunlar MKE'de yapılmaya başlandı. Hatta işi büyüttük ve kardeş Pakistan'a bile yolladık. Zırhlı Hindistan tünelleri, bizim iki kafadarın sayesinde imha edildi.

 

 Demek ki, verdiğim bu örnek hep "aklımızda kalmalı". "Güçlü Türkiye'nin Güçlü Ordusu" ile ayakta kalacağını unutmayalım. Yeter ki Milli Harp Sanayii ihmal etmeyelim.

 

***

 

SEÇME SAÇMA: Seda Sayan'daki -bu aralar ceza olarak bolca belgesel yayınlanıyor- bazı lafların gürültüye gelmesini istemedim; "oğlumun doğumuna girdim, çıktım. Bir tane selülit çatlağım yoktu".

 

  Sanırım bir yerini unuttu; "kafasındakini". Doğru sözlerinden de alıntı yapmak istiyorum. "Evlilikte başarısızım" demesi gibi. En güzel taraf bunu söylediği an "Yedi Kocalı Hürmüz"ün müziğinin çalınmasıydı.

 

...

 

Mehmet Yeğen yolladığı eleştiride haklı. Mesajını birim sorumlusu arkadaşa aktardım. İlgisi ve uyarısına teşekkürler.

 

....

 

Yenipazar-Aydın'dan Seçmen Ayten'in  övgüleriyle mutlu oldum. Doğrusu benimle ilgili oluşan Lobi 'ye minnettarım.

 

...

 

Benden istenen Türk Müziği Anketi'nin cevaplarını köşemden yayınlıyorum:

 

-Türk Sanat Müziği programı, TRT Müzik'ten Şaheserler.

-THM'de yine aynı ekrandan Harman Yeri.

-TSM solisti; Ayşe Ekiz.

-THM solisti; Elif Buse Doğan.

Yazarın Diğer Yazıları