Kriz geliyorum dedi

Azrail yaşlı adamın canını almaya gelir.

Yaşlı adam itiraz eder.

-İyi de hiç önceden bana geleceğini söylemedin. Haberim olsaydı hazırlanırdım diye mızmızlanır.

Azrail öfkeyle çıkışır:

-İyi de be adam, önce gözlerin zayıfladı, sonra dişlerin döküldü, kafandaki tüm saçlar beyazladı, iki merdiven bile çıkamadın. Bundan daha büyük işaret mi olur?

İşte bizim kriz de yaşlı adamın hikayesine benziyor.

Kriz geldi ama haberimiz yok.

Olmaz mı, kriz 3 yıldır geliyorum dedi. Döviz kuru her geçen gün arttı. Yüzlerce şirket bozulan Türk ekonomisini gerekçe göstererek Türkiye'yi terk etti. Cari açık her geçen gün aldı başını gitti. İşsizlik genç nüfusta yüzde 25'lere ulaştı. Enflasyon çift hanelerde dolaştı.

Marketten aldığın pirincin, bulgurun ve etin fiyatı düzenli olarak arttı. Onca kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye ile ilgili raporlar yazdı.

Üretmeyen, sadece tüketen ülkenin sonunda krize girebileceğini anlattı koca koca ekonomistler.

Ne oldu?

Kim anladı bu işaretleri?

Oysa bütün işaretler krizi açık bir şekilde gösteriyordu.

Bugün Türkiye, krizin gerçek yüzü ile karşı karşıya geldi.

Geçen hafta da belirttiğim gibi daha henüz krizin dip noktasını görmedik. Dip noktası emin olun ki çok canımızı yakacaktır.

Doların geçen haftaki o sert yükselişinin etkisi daha günlük hayatımıza yansımadı. Sadece mazota iki gün ara ile 30 kuruş zam geldi. Mazota gelen bu zam aslında büyük bir zam zincirinin habercisi. Çünkü Antalya'da 1 lira olan bir sebze, nakliye ile İstanbul, Ankara ve diğer şehirlere geldiğinde 5 liraya yükseliyor. Yollar, köprüler ve kamyonların depolarını doldurduğumuz mazotlar hep dövize endeksli.  Dövizdeki bu yükseliş bir iki hafta içerisinde büyük zamları beraberinde getirecek.

***

Son günlerde yine aynı hikâye yazılıyor ve okunuyor.

Dış güçler!

Nedir bu dış güçler dedikleri?

Ortada dış güç filan yok. Ortada bariz bir beceriksizlik var. Aklı başında tüm ekonomistlerin birleştiği bir nokta var o da AKP'nin ekonomi politikasının kötülüğü. En büyük olumsuz olay AKP'nin kendi politikasıdır.

AKP Türkiye'yi olmayan bir gelirle yani borçla büyüttü. Yetmedi, Türkiye'nin en önemli varlıklarını özelleştirme diye sattı. Harcamanın getirdiği büyümeyi ekonomik başarı diye millete sundular. Düşünebiliyor musunuz, 15 yılda Türkiye'nin dış borcu 3.5 kat arttı. Bu kadar dış borcu yabancılar bize silah zoru ile mi verdi?

Biz aldık. Ne için aldık? Ev, AVM ve saçma sapan projeler için.

Merkez Bankası dövize müdahale edemiyor. Çünkü gücü yok. Koca koca şirketler borçlarını ödeyemiyor. Beni asıl korkutan, Hazine garantili milyar dolarlık borçlar. Yarın bu şirketler de "biz borcumuzu ödeyemiyoruz" dediğinde elin yabancı bankası gelip Türk Hazine'sinin kapısına dayanacak. Çünkü son yıllarda yap işlet devret modeli ile yapılan birçok projeye Hazine garantisi verildi. 200'ün üzerindeki projede 500 milyar liranın üzerinde Hazine garantisi var.

Krizin önü kesilmezse bu Hazine garantili projeler Türkiye'yi derin bir karanlığa sürükleyebilir.

Son olarak döviz ne olacak diye soranlara sadece şunu söylemek istiyorum:

Özel sektörün uzun vadeli kredi borcu 220.6 milyar, kısa vadeli kredi borcu 18.3 milyar dolar seviyesinde.

Yani kısa vadede 18 milyar dolar borç bulmaları gerekiyor.

Sizce dolar düşer mi?

Yazarın Diğer Yazıları