Kurbanlık Türkiye’nin hoşaf kasesi!

Bayramınız mübarek olsun ey ahali!..
Ne bayramı?!.
Boğaların, ineklerin can havli ile asfalta döküldüğü, peşinde elinde kasatura, nacakla koşturan mandaların bayramı!..
Ya da, “memlekete bi koşu gidip geleyim, bu arada kışlık erzakı da düzeyim” telaşında, kıçına tüp bağlamış, dört tekerlekli ucubelerle binlerce Km. yola düşüp, Hz İsmail’in canını kurtardığı “Bayrama” kurban olan talihsizlerin
bayramı..!
Bir de tabii her zaman olduğu gibi “hoşafın yağını sıyıranların!!” bayramı..
Türkiye’yi şöyle düşünelim...
Koca bir hoşaf kâsesi!..
Etrafında halka olmuş, başına toplanmış, zincir oluşturmuş tipler...
Bunların bir kısmının yüzünden kan damlıyor, kelli felliler, mostraları sağlam...
Ellerinde kepçe var!..
Zincirin halkaları arasında, araya
sıkışmış, ezik, buruşuk, döküntü, sığıntılar da yer alıyor...
Ellerindeki de çay kaşığı!..
İşte bir an için Türkiye’yi böyle tahayyül edelim!.. Nasrettin Hoca’nın hoşaf hikâyesindeki manzara gibi...
Ellerinde kepçe ile zincirin kelli felli tarafını oluşturanlar iktidar yandaşlarıdır...
Araya sıkışmış, kâseye uzanıp hoşaftan çay kaşığı ile pay almağa debelenenler de, sıradan vatandaşlar!.. Kelli felliler, sofraya, ellerine çay kaşığı verip oturmalarına izin verdiklerini de, zevahiri kurtarmak için konu mankeni amacı ile hoşaf kâsesine yaklaştırırlar!.. Yani vitrin böylece, “paylaşımın ne kadar adil” olduğunu gösterecektir!..
Yukarıdakiler, kâseye yaklaşmalarına izin verdikleri “aşağıdakileri” de, onları birbirlerine kırdırarak seçerler... Öyle bir sistem yaratılmıştır ki; çay kaşığına sahip olup çanağa yanaşmak için ahalinin birbirini alt edip bir dehlizden geçmesi, komşusunun sırtına basarak yükselmesi, kişiliğinden olabildiğince taviz vermesi gerekmektedir!..
Kâse başındaki manzara malumdur...
Ellerinde kepçe olanlar, patlayıncaya kadar hoşafa dalmayı kendilerinde hak görürler, kâsenin dibi göründükçe, adına dış kredi denilen kaynaktan, yeni yeni hoşaflar getirilir, doldurulur, her seferinde kâsenin bir tarafı ipotek edilir ama bu önemli değildir!.. Elindeki çay kaşığı ile kâseye uzanan, elbette çok zorlanır... Tam hamle ederken, bir tarafına yanındakinin kepçesi çarpar, hamlesi yarım kalır... Gayreti sürdürmek zorundadır, çoğu kez, çanaktan ağzına gelene kadar, hoşaf çay kaşığından kayar gider... Bazen tane niyetine, çekirdeği yutar!.. Yutamaz boğazında kalır ölür!..
Memleket, elinde kepçe olana cennetin âlâsıdır!..
İktidar olmak da budur işte...
Ve bu hikâye, bu dönemin iktidar
hikâyesi değil, 60-70 yılın iktidar hikâyesidir...
Boş verin Bayramınız kutlu olsun...

Yazarın Diğer Yazıları