Kurşun mu, gaz mı, darbe mi?..

Hatay’da kaybettiğimiz gencin, önce polis kurşunu ile öldüğü söylendi, sonra darbe dendi, bu arada gazdan şüphelenildi. Hangisi doğru? Ölen gencin Alevi olduğunu öğrendik sonra. İki gündür Hatay ayakta, polis ile halk arasına jandarma konulacak kadar durum gergin. Ne saklanıyor ve neden saklanıyor?  
Polis korunuyor, peki anladık, ya Ankara ve İstanbul’daki polis niye arbedeye devam ediyor? Niye insanları gazla sersemlettikten sonra tekme tokat dövüyor? Bu sadece Başbakanlık konutu ve Meclisi korumak için alınan bir önlem mi? Yoksa başka bir tezgah mı düzenleniyor?

 


***

 


Abdullah Gül iyi polisi oynuyor, Kılıçdaroğlu hiç kuşkusuz iyi sebeplerle onunla görüşüyor, yumuşak mesajlar alınıyor, Bülent Arınç da onunla görüşüyor ama hiç de yumuşak mesajlar almıyor. Özetle polis, kendini savunursa kurşun ve gaz kullanırmış, yoksa su ile yetinirmiş ona bile baş vurmazmış. Bu iki beyan ve sonuç arasındaki fark dikkatinizi çekmeli.

 


***

 


İnsanın aklına neler geliyor. Irak’a asker yollama karşılığında bilmem kaç milyon dolar para talep etmeler,  “Güzel şeyler olacak”  demeler. ABD Dışişleri Bakanı Powell ile 9 maddelik, insanın tüylerini diken diken eden anlaşmalar imzalamalar. Boğaz’a demirleyen savaş gemileri ve orada Kraliçenin huzurunda verilen çay partisi...

 


***

 


Sorgulamak iyi şeydir. Hazreti Peygamber döneminde Sahabe-i Kiram da öyle yapmıştı. Mescitte, Hazreti Ömer’in nasıl olup da herkesin payına düşen az bir kumaştan kendine bir kaftan diktirdiği sorulmuştu. O da oğlunun hissesini aldığı cevabını vermişti. Müslümanlık bunun için en medeni, en çağdaş bir dindir.

 


***

 


Bunlar ne kadar tuhaf tahriklerdir! En çok şüphe çeken tarafları da inanılmaz oluşlarıdır. Yaralıları tedavi etmekte olan, doktorları ve Tıp Fakültesi öğrencilerini göz altına alıyorlar. Sabah, su taarruzuna maruz kalan bir kıza, bir otelin önünde ikram edilen böreği yerken öyle bir su sıkılıyor ki kız bir tarafa börek bir tarafa gidiyor. Beşiktaş’ın karanlık sokaklarında eylemci liseli çocuk avına çıkıyorlar. Bir adamı yere yatırdılar ve 20 kişi kadar polis tekme tokat dövdükten sonra başını postalla ezmeye kalktılar. Adam dayak faslı bittikten sonra:
 “Ben, sizin içinizdeydim bana ne diye vuruyorsunuz”  diye bağırıyordu. Bunun ne demek olduğunu anlamadım!
Göstericilere yardım eden evlerin içine, yaralıların konulduğu camiye bile gaz sıkılıyor, üstelik bu gaz kimyasal. Bu kadar tahrik etmenin anlamı ne?

 


***

 


Bu bir ’Kurtuluş Savaşı’dır beyler... Tıpkı Çanakkale savaşına giden tıbbiyeli öğrenciler gibi, Galatasaray Lisesi öğrencileri gibi, telefon bağlantısı koptuğu için el ele tutuşarak elektrik bağlantısı oluşturan telefoncular gibi, efsane hikayeler ve sahnelerle doludur. Kurtuluş savaşının kağnılarla silah taşıyan kadınları da oradadır ve her yerdedir. Her akşam, tencere ve tava çalarak yürüyorlar. Sabahlara kadar nöbette oturuyorlar, bunu önleyemezsiniz. Yeter ki devrimden sonra, yeni planlar yaparak başaracağınızı sanmayın. Siz de bu halk devrimine dahil olun.

 


Direnişçiler ve Miraç Kandili

 


Miraç Kandili günü direnişçilerin neşesine kandil neşesi de yansıdı. Devrimci Müslümanlar Kur’an okuyup dualar ettiler. İşte Türkiye’yi ayrıştıracağız diye kendilerini yırtanlar, bu manzaradan etkilenmiş olmalılar herhalde. Onlar istedikleri kadar Rize’de adam hapsetsinler, gençleri sokağa çıkarmamak için polisle işbirliği yapsınlar, beri yandan Türkiye olağanüstü hayranlık verici bir kişilik geliştiriyor.

Yazarın Diğer Yazıları