Kürtçe bilmediği için öldürülen Sarp Öztürk unutturuluyor!

Olay iki ay önce Mersin’de meydana gelmişti..    
Metin Baydar adındaki hanzo (!), istediği Kürtçe türkü çalınmadığı için türküyü (Kürtçe bilmediği için) söyleyemeyen 38 yaşındaki sanatçı Sarp Öztürk’ü öldürmüş, gitarist Göktay Okçu ve garson Ramazan Koç’u ise yaralamıştı.. (Bu herif firar etmişti.)
Sarp o gün hayatını kaybetmeseydi, değerli sanatçılar, Musa Eroğlu, Mustafa Özaslan, Kıvırcık Ali ile Yıldırım Budak’ın albümlerinde düet yapacaktı..
Bana Sarp Öztürk’ün dostları bir mektup gönderdiler.. Bu mektubun yayınlanmasını istiyorlar..
Mektuplarını sunuyorum.. (Kusura bakmasınlar özetlemek zorundayım yer kısıtlı..)
“Yaklaşık iki ay önce (17 Aralık 2010) Mersin’de “Kürtçe” bilmediği için bir sanatçı öldürüldü... Bu Sarp Öztürk’tü ve kendisini tüm müziksever Mersinliler tanır. Behiç Bey, sizden bu konuyu gündeme getirmenizi rica ediyoruz. Bu ülkede Türk olmak suç oldu artık..
O eften püften konularla gündem oluşturmak için “uzman” görüşü alan, konuyu derinlemesine irdeleyen medyadan özel bir yayın göremedik. Münevver Karabulut cinayetine tepki gösteren, Türkiye’nin her yanından gelip, çöp kutusu önünde eylem yapan milletten de bir tepki görmedik.
İşte bu maalesef Türk Milletinin medya, kamuoyu, sivil toplum ve ahali olarak ne kadar iki yüzlü, hatta on iki yüzlü olduğunu da göstermiş oldu.
Hep birlikte Metin Göktepe olanlar, Hrant Dink öldüğünde hep birlikte Hıristiyan olanlar ne yazık ki “Hepimiz Sarp Öztürk’üz” diyemediler.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan “Kurşun barışa ve kardeşliğe sıkılmıştır” şeklinde bir klişe cümleyi bile esirgediler Sarp Öztürk’ten. Üstelik Sarp Öztürk hemşerisiydi de Abdullah Gül’ün.
Tam tersi olsaydı neler yaşanırdı gelin bir akıl yürütelim.
Yani bir Kürt barına gidip “Kürtçe” şarkılar, türküler söyleyen birini, öyle “Türkiyem” filan da değil, her hangi bir Türkçe türkü söylemediği için öldürselerdi neler olurdu.
Başbakan ve Cumhurbaşkanı nasıl mesajlar verirdi? Gelin beraberce düşünelim. Kürt sanatçının adı da Garp Özkürt olsun.
Cumhurbaşkanı bir açıklama yayınlayarak, “Bu barışa ve kardeşliğe yönelik bir saldırıdır. Çok güzel şeyler olacaktı ki bu menfur saldırı oldu. Saldırıyı esefle kınıyorum” derdi.
Başbakan bir basın toplantısı düzenleyerek yaptıkları “Kürt açılımı”nı baltalamak isteyenlerin asla bu emellerine ulaşamayacağını söylerdi. Başbakan ayrıca bizzat kendi talimatı ile MİT/Polis ve Başbakanlık korumalarından oluşan özel bir ekip kurdurarak “Katili bir gün içinde ölü ya da diri istiyorum” derdi.
Kültür Bakanı, Jasmin Bar’ın “müze yapılacağını”, ismini de ‘Garp Özkürt Müzesi’ koyacağını açıklardı.
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Garp Özkürt yerine “Kürtçe” şarkı söylemek için Rojin’den “Kürt Müziği” eğitimi alacağına, en kısa zamanda Jasmin Türkü Bar’da çıkmaya başlayacağına namusu ve şerefi üzerine söz verirdi.
Şair, yazar ve sanatçılardan oluşan 500 kişilik “Aydın Takımı” Taksim Meydanı’nda konuyu lanetleyen eylem yaparak, AKP’den “Kürtçe”nin resmi dil olarak ilan edilmesini, Türk Dil Kurumu’nun kapatılarak yerine “Kürt Dil Kurumu”nun kurulmasını, Devlet törenlerinde Kürtçe dinleti yapacak dev bir ‘Kürt Halk Müziği Korosu’ kurulmasını isterlerdi.
Ama hiç biri olmadı.
Çünkü öldürülen bir Türk’tü.
Ve tek suçu “Kürtçe” bilmemekti!!!
Lanet olsun böyle iki yüzlülüğe!!!”

Yazarın Diğer Yazıları