Kutsal İsyan

Bu başlık, rahmetli Hasan İzzettin Dinamo’nun 8 ciltlik kitabının adıdır. Edebiyat tarihine not düşmek adına bu arada  biraz o günlerden bahsedeyim. Önce Menekşe’de bir gecekondu yapmıştı orada otururdu, sonra, damadı May Yayınları’nın sahibi idi, Ataköy’de bir dairesi oldu. Hapislerde ve zor koşullarda yaşamaktan yorgun düşmüş vücudu ile bütün gün pencerenin önünde oturur camdan bakardı. Her yazdığım kitap için ufak da olsa bir değerlendirme yazardı. Kalp kırmamaya dikkat ederdi, zorluklardan şikayet etmeyen bir derviş gibi idi. Bugün Silivri tutsakları da aynı yüksek niteliklerle dirençlerini muhafaza ediyorlar.
O zamanki solcu aydınlar bildiğim kadarıyla, rant mant peşinde olmazlardı. Yoksullukları ile mutlu olurlar, hatta iftihar ederlerdi. Eşi Şerife hanım ve emekli hemşire olan ablası ile oturduğu evin önünden geçerken hâlâ onu hatırlarım. Çok temiz yıllardı.
Sanırım İstiklal Savaşı’nda ailesini kaybetmişdi. Darül Eytam (Yetimler Evi) çocuğu idi.

 


***

 


Dinamo’nun yazdığı Kutsal İsyan’da ‘Anadolu İhtilali’ anlatılır. Gezi Parkı’ndaki vahşetten sonra ortaya çıkan bu uyanış da herkese bu isyanı ve niteliğini hatırlattı.
Ulusal Kanal ve Halk TV’den, zaman zaman da Bengi Türk’ten izlediğim olaylar, televizyonlara çağırılan aydınların çoğunun söylediği gibi, büyük bir üzüntünün yanında itiraf etmekten kaçınamayacağımız bir ferahlık yarattı. Hayatı ve konuşmaları hakaretten ibaret bir Başbakan’ın sözlerinin ruhlarda açtığı yaralar bir cerahat gibi birikmişti, patladı. Özellikle son konuşmalarındaki  “2 ayyaşın yaptığı kanunlar”  lafının tevil kaldırmaz ağırlığı hâlâ unutulmuyor. Bir de  “biz karar verdik yaparız” lafı. İsyan ettiriyor. Bu, isyanın çıkmasında bardağı taşıran son damlalar oldu.
Provokatörler demeye başladılar gene. Gerçi ben konuşma yapan 4 yetkiliyi de dinlemeye tahammül edemedim ama, en başta söyledikleri budur. Provokatör, yani kışkırtıcı, parka çadır kurup bekler mi? Uyku tulumu ile yatar mı? Oturup kitap okur mu? Gitarı ile şarkı söyleyip, sohbet eder mi? Siz provokatörleri çok iyi tanırsınız, onlara benziyorlar mı idi? Aydın, eğitimli nitelikli, insanlar, gençler, sanatkarlar, kadınlar ve çocuklardı.
CHP milletvekili Melda Onur,  sabah saatlerinde 50 kişi kadar bir kalabalığın önce polise taş atıp, sonra onun tarafına geçtiğini anlattı. Yani bu numara yapılmışsa da tutmadı. Tencerelerle, tavalarla, kaşıklarla, pijamalarla sokaklara dökülen halkı görmediniz herhalde.

 


***

 


O su püskürtmelerde insanların nasıl ters dönüp yere çakıldığını gözümüzle gördük. Ölü olduğu şüpheleri var. Ameliyata alınmış, çünkü biber gazı ya da sudan gözü patlamış çocuklar var. İnsanlar oraya çocuklarını da alıp pikniğe gider gibi gelmişlerdi. Bu insanların üzerine acımasızca saatlerce gaz ve su sıkan polislere baktıkça, gözlerime inanamadım.Yürekleri hiç mi feryat etmedi, ama 1000 kadar polisin, 16 kadar emniyet müdürünün istifa ettiği duyuldu. İşte kutsal isyan böyle gelişti, olgunlaştı. Robotlarla insanların savaşı iken, kalplere dokunmaya başladı.
O zamanlar için, temiz zamanlardı dedim ya, bu da temiz bir eylemdi. Kırıp dökmeden, esnafa zarar vermeden, bayraklarla, marşlarla şenlenen, temiz bir eylemdi. Ama acı idi, haksızlıklar ile dolu idi.  Sinemalar, tiyatrolar, güzel tarım arazileri, fabrikalar, marşlarımız, bayramlarımız gitti ama elimizde tertemiz bir kardeşlik, dayanışma cesaret kaldı. Otellerin, Harbiye’nin, hastanelerin, avukat ve doktorların gösterdikleri büyük dayanışma ruhu bir illetten kurtulmak isteyen insanın göstereceği en güzel duruştu.
Batılılar, “Barbar dediğimiz Türkler doğa için savaşıyor”  diye yazdılar. Evet doğru, bizimki, ipleri başkalarının elinde olan, çevreci bir isyan değildi. Haklı, soylu bir isyandı.

Yazarın Diğer Yazıları