Laik'liğin  çizgileri nettir

Eski çağlardan beri, hangisi olursa olsun, dinler ruhani dünya yanında aynı zamanda devlet yönetiminde de etkili oluyordu. Din adamları dini kullanarak devlet yönetimine entrikalar yapıyor ve padişaha,  krala ve yönetime  müdahale ediyorlardı. 

Laikliğin temel felsefesi, 16. yüzyılda İtalya'da başlayan Rönesans ve reform hareketleri ile oluştu. Sanatta ve edebiyatta kilisenin hakimiyetinden kurtularak, Antik Roma ve Yunan düşüncesi ile realite'ye yöneldi. Aksi halde Orta Çağ zihniyeti ve topluma din baskısı devam etseydi, Avrupa ülkeleri kalkınabilir miydi?

Laiklik veya Laisim, genel olarak "Din ve devlet işlerinin ayrılması" diye anlaşılır. Devlet yönetiminde herhangi bir dinin referans alınmaması gerekir.  Devletin dinler karşısında tarafsız olması gerekir.

Söz gelimi İran Anayasasında ve devlet yönetiminde İslam şeriat esasları referans alınmıştır. Yine Türkiye'de devlet Diyanet İşleri kanalıyla Sünni mezhebini doğrudan organize ediyor. Diyanet'e bütçeden büyük pay ayırıyor, buna karşılık aynı vergi yükünü taşıyan ve toplumun yüzde 10'unu oluşturan Alevi inancına bütçeden ödenek ayrılmıyor.

Sekülerizm ve laiklik yakın kavramlardır. Sekülerizm toplumda ahiretten dünya hayatına odaklanmayı, ruhani meselelerden çok gerçek dünya sorunlarına yönelmeyi ifade eder. Seküler düşünce, dinin devlet işlerinden ayrılması ve farklı din ve inanışta olan insanların kanunlar önünde eşit tutulmasını esas alır.

Seküler devlet ya da laik devlet, resmî bir dini bulunmayan ve yasaların belli bir dine göre şekillendirilmediği, her inanışın aynı mahkemelerde yargılandığı bir devlet şeklidir. Ayrıca Laik devlet anlayışında, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü esastır. 

Gelişmiş modern devletler, anayasalarında yazmasa bile devlet düzeni Laiklik temeli üstüne kuruludur. Zira gelişmiş ülkelerde aynı zamanda ileri düzeyde  demokrasi vardır. Laiklik de demokrasinin olmazsa olmazıdır. Aksi halde Laik olmayan demokrasi topal olur.

 Hristiyanlıkta demokrasi ideoloji olarak ülke içinde "Hristiyanlık  ilkelerinin" uygulamasına dayalıdır. Kamu içinde Hristiyan ahlakı, geleneği ve adetlerinin, modern ve demokratik bir biçimde uygulanmasını savunmaktadır. Avrupa'da Hristiyan Demokrat olan partiler bu ideolojiyi çağdaş yaşama uyarlamıştır

Ancak İslam'da durum daha farklıdır. Birçok ülkenin adı demokratik devlet veya cumhuriyettir; fakat demokrasi ve cumhuriyet esaslarından uzaktır. Eski Libya Halk Cumhuriyeti, İran İslam Cumhuriyeti gibi. Bunlar kişi diktası veya parti diktasına dayanan cumhuriyetlerdir.

Öte yandan dinin yönetime kısmen veya tamamen yansıması veya Sovyetlerde yaşandığı gibi dinin tamamen yasaklanması, düşünceye ve demokrasiye sınır getirmektedir.

Seküler anlayışın doğmuş olduğu Avrupa'da ister resmi dini olsun ister olmasın tüm devletlerde Laiklik esastır. Siyaset, hukuk, eğitim, bilim, sanat ve hayatın tüm alanlarında aklın egemenliği ve düşünce özgürlüğü vardır.

Geçmişte İslam devletleri ve Osmanlı İmparatorluğu, bugün de Laik olmayan İran ve Suudi Arabistan, Pakistan gibi kendilerini İslam devleti olarak tarif eden diğer ülkelerde, devlet dini kurallara göre yönetilmiş ve şimdi de bazı ülkeler yönetilmektedir. Ayrıca bazılarında şeriat mahkemeleri vardır.

1934 yılında yayınlanan‚ ''The Reconstruction of Religious Though in İslam'' kitabında Muhammet İkbal, Atatürk'ün İslam ülkeleri içinde laikliği ilk ve bilinçli olarak getiren bir lider olduğunu vurguluyor; ''Türkiye, Müslüman ülkeler arasında dogmatik kalıplardan kurtulma becerisini gösteren ilk ve tek ülkedir'' diyordu.

1942 yılında ilk baskısı yapılan ''Din ve Laiklik'' kitabında Ali Fuat Başgil, Laik devlet anlayışını ''Laik Hukuk deyince, bundan dini olmayan, esaslarını dinden almayan hukuk, Laik devlet denilince de, dini akide ve esaslara dayanmayan devlet anlamak lazım gelir'' şeklinde tarif etmiştir.

Laiklik din karşıtlığı değildir. Komünist yönetim dini savsata olarak kabul etmiş ve engellemiştir. Tersine laik devlette din baskısı yoktur ve bu nedenle din daha bağımsızlaşmış ve özgürdür.

Siyasi İslam'da ise bu ideoloji daha katıdır ve aynı çatı altında çatışma yaşanmaktadır. Eski Başbakanlardan rahmetli Necmettin Erbakan ''Laiklik ve din çatışmaz; Aksine, Laiklik İslam'ın içindedir" diyordu.

Laiklik, devletin tarafsız olması nedeniyle aynı zamanda devlet kaynaklarının daha verimli ve etkin kullanılmasına imkan vermektedir. Din tacirlerinin nihai hedefi ise en büyük maddi imkana sahip olan devlet imkanlarını kullanmaktır.

Laik olmayan bir devlet düzeninde mülkiyet ve özgürlük hakları ya yoktur ya da kısıtlanmıştır. Zira devletin laik olmadığı ülkelerde toplumsal kaynaklar dinsel amaçlı kullanılmakta veya kral veya diktatörlere gitmektedir.

Son onbeş yıldır, siyasi iktidar içinde laikliği tartışanlar var. Muhalefetten de bunlara katılanlar oldu. Oysa ki Laik devlet ve Laiklik ilkesinde ara çözüm yoktur. Ya vardır veya yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları