Laiklik neden önemli?

Dünyada Maldivler gibi küçük bazı devletler hariç, laik olmayan 18 devlet var… Bunların 17'si islam ülkesidir. Dini siyasette kullanan, siyasi islama izin veren veya bunlara imkan tanıyan ülkeler sonunda şerait devletine dönüşüyor. Daha önce laik devletler olan Pakistan, Bengladeş, İran, Irak ve Madagaskar şimdi laik devlet  değildir. Pakistan 1947-1956 yılları arasında laik bir devlet iken, 1956 Anayasasında ülkenin adı ''İslami Cumhuriyeti'' olarak belirlendi. Anayasaya girmesine rağmen, katı bir islamı devlet tanımlaması yoktu. 1980 diktatör Ziya Ül Hak tarafından Pakistanda laiklik ile ilgili uygulamalar kaldırıldı.

1972 Bangladeş Anayasası'nda ilke olarak sekülerizm; demokrasi, nasyonalizm ve sosyalizm yer almıştı. 1975'te ülkenin kurucusu olan başkan Şeyh Mucib-ür-Rahman suikasta uğradı. Sonrasında oluşturulan askeri hükümet sekülerizmi kınadı ve 1977'de başkan Ziaur Rahman tarafından sekülerizm sözcüğü "Allah'a inanç ve güven bütün edimlerin temeli olacaktır." ibaresi ile değiştirilerek anayasadan çıkarıldı.

Pakistan ve Bangladeş örneklerinde olduğu gibi, Askeri darbe ve dikta rejimleri diktatörlüklerini sürdürebilmek ve  halkı yanlarında  tutabilmek için, dini bir araç olarak kullanıyor. Laiklikten taviz verebiliyorlar. 

1980 öncesi, Pakistan ve Hindistan ekonomileri  ekonomik ve sosyal göstergeleri benzer olan ekonomilerdi. Gelişmişlik seviyesi de benzerdi. Bugün Hindistan bazı çeyreklerde Çin'den daha yüksek büyüme oranları yaşamaktadır. Teknolojisi daha yüksektir. Demokrasi, insan hakları ve diğer  Sosyal göstergeler Hindistan'da daha ileridir.

----------

Hindistan ve Pakistan ekonomik ve sosyal göstergeleri (2016 )

                                                                  Hindistan       Pakistan  Bengaldeş          

Fert başına  gelir (sgp ) (dolar)           6.664                 3.005            3.581

Enflasyon (yüzde )                                        6.7                     8.6               5.6

Reel GSYH büyüme (yüzde)                           7.3                     5.6             6.3

Okur- yazar oranı (yüzde)                      74.4                   55.0          33.0                  

Bebek ölüm oranı (binde)                           42.0                    59.3         47.3

1000 kişiye düşen araba sayısı                   41                         57             3

---------

İran, 1925'te Şah Rıza Pehlevi'nin tahta çıkmasının ardından lâik bir devlet haline geldi. Ancak, 1979 tarihli  Humeyni taraftarları ile Şahlık rejimine muhalif grupların katılımıyla gerçekleşen 1979 darbesinin ardından kısa bir süre sonra Aralık1979'da din devleti yeniden kuruldu ve yeni anayasa oluşturuldu. Ülke İslami Cumhuriyete çevrildi.

İran Şii mezhebinde, Suudi Arabistan ise Sünni mezhebinde, din devletini ve şariatı en ağır şekilde uygulanan iki ülkedir.

Madagaskar'ın durumu ilginçtir. 1960 yılından 2007 yılına kadar laik devlet olan bu ülkede  2007 yılında Anayasadaki Laiklik ibaresi çıkartıldı. İslam olmayan ve laik olmayan tek devlet madagaskardır. Bu ülkenin yüzde 52'si atalarından gelen inanış olan Aminizm, yüzde  41'i Hristiyan, ve yüzde 7'si ise islamdır.

Ali Fuat Başgil ''Din ve Laiklik'' isimli kitabnında siyasi islamı siyasi taasup olarak ifade etmektedir.

Başgil siyasi taasubun ,dini taassuptan daha kindar, zalim ve yıkıcı olduğunu, söylüyor. Ve ''Çünkü, dini taassupta çok kere hasbilik (gönüllülük) hakim olduğu halde, siyasi taassupta hemen daima şahsi fayda, his ve hırs hakimdir." diyor ve ilave ediyor ''iyasi taasup koyu surette materyalisttir.  Madde ve menfaat fikri etrafında kitleleri coşturup harekete getirmek kolay değildir. Onun için siyasi taassup bir efsane (Mythe) yaratmaya ve bu sayede taraftar avlamaya mecburdur.'' ''Siyasi taassup omuzlara daha kuvvetli çökebilmek için hareketlerini mabede alkışlatmak isteyen politikanın hırçınlığı ve tecavuzudur.''

Ali Fuat Başgil  siyasi taassubun panzehiri olarak yalnızca Laikliği gösteriyor ve ''Hem dini, hem de siyasi taassuba karşı korumak için alınacak tedbir tek kelime ile Laikliktir.'' diyor.

Özet olarak, Dine dayalı bir devlet düzeni bizzat dine de zarar veriyor. Demokrasiyi ve hukuk düzenini tahrip ediyor. Şeriattan tek yarar sağlayanlar, diktatörler ve krallar ve islamı kendi siyasi çıkarları için kullanan partiler ve parti liderleri oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları