Makûl olalım

Cumhurbaşkanı Sn. Talat “makûl, kabul edilebilir ve güvenli bir anlaşma”  için çalışıldığını açıklamıştır. Demek ki, herkesin ve BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettikleri, Enosise ve çift Enosise (taksime) kapalı, iki tarafın eşitliğine dayalı, toplum işleri hükümet işlerinden ayrılmış, fonksiyonlar açısından federal, üç ülke tarafından garantilenmiş bir ortaklık devleti “makul ve kabul edilebilir ve de güvenli”  değildi ki yerle bir edildi ve 47 yıldır bunun yerine daha kabul edilebilir, daha makul, daha güvenli bir düzen kurulamadı. Neden? Rum-Yunan ikilisi, herkesin “makul, onurlu bir uzlaşmadır” diyerek BM’nin tam üye olarak kabul ettiği 1960 Cumhuriyetini, Makarios’un deyimi ile, “Enosise sıçrama tahtası” olarak kullanma siyasetinden vazgeçmedikleri ve bu ihtirasın akıl ile insafın, insanlığın ve ahlâkın önüne geçtiği için. Bugün Milli Konseyin, ona bağlı Hristofyas’ın, Kilisenin, eğitim örgütlerinin, Yunanistan’ın insafa, akıl yoluna geldiğini gören mi var?
Şimdi, 1963’den 1974’e kadar yaptıkları akıl almaz kanlı eylemlerle, toplu mezarlarla 1960 Devletinin adını-unvanını çalan tarafla “makul, kabul edilebilir, güvenli” yeni bir anlaşma yapılacakmış. 1960 Ortaklık devletini “üniter bir devlet” olarak algılayan ve “Kıbrıs meselesi 1974’de Türk işgalinden kaynaklanan bir meseledir” diyen tarafla yeni, kalıcı e makul bir ortaklık yapılacakmış. Bu, 1968’den 2004’e kadar denenmiş ve başarı sağlanamamıştır. Neden? Çünkü büyük devletler ile onların doğrultusunda BM Güvenlik Konseyi 47 yıldır taraflara eşit davranmamış, 1963’den 1974’e kadar bize yaptıklarını es geçen, hafızalarından silen ve dünyaya da unutturan bu eli kanlı, geçmişi bozuk hokkabazlara “meşru hükümet muamelesi” yapılmıştır.
Sözün kısası Rum-Yunan ikilisi 1960 düzenini Enosisi saf dışı bıraktığı ve Türkleri Rum (Yunan) idaresinde Trakya Türkleri gibi azınlık haline getirmediği, demokratik olmadığı için bozmuştur.
Şimdiki durumda sahte “Kıbrıs Hükümeti” adı altında AB üyesi olarak AB üyeliğini “Enosisin dolaylı tahakkuku” diye nitelemektedirler. Bu konumdan zerre kadar geri adım atmak niyetinde olmadıkları aşikârdır. Kan akıtarak “kurtuldukları”,  “işlemez, zorla kabul ettirilmiştir, demokratik değildir; Garantiler geçersizdir, kabul edilemez” dedikleri durumdan nereye geldiklerine, kendi gözleri ile bakalım: Kleridis’in deyimi ile “içimizde Türk Cumhurbaşkanı muavini, Türk Bakanlar, Türk millet vekilleri olmadığı halde dünya bizi meşru Kıbrıs Hükümeti olarak tanıyor. O halde Türklere ne diye taviz verecekmişiz? Ya önerilerimizi kabul edecekler, ya da çekip gidecekler”.
Kıbrıs’ta 1960 benzeri iç içe bir ortaklığı hangi çizgiye getirirseniz getiriniz, Rum-Yunan ikilisi bunu kendi sahalarına çekebilecektir, çünkü görüşmelerde tek halk, tek egemenlik, tek devlet esas olarak kabul edilmiştir. Halbuki 1960 Ortaklığı Rum-Yunan ikilisinin eylemleri ve siyasetleri sayesinde iki egemen devlete dönüşmüştür. 1960 Antlaşmasının temelinde ise kendi kaderlerini tayin hakkı olan iki eşit toplum/halk vardı. Gerçek budur. Kalıcı barışın temeline, gerçekler yerine, hayali “tek Kıbrıs Halkı” ve çoktan yıkılmış “1960’ın Ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti” konursa, sonuç hüsran olacaktır. Rum-Yunan ikilisinin 47 yıllık oyunundan aldığımız ders budur. Eski BM Temsilcisi Hugo Gobi de gerçekleri görmüş, iki halktan tek halk, iki milletten tek millet yaratma eksersizi iflâs etti demişti. Ya siz ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları