“Manidar zamanlama”..

IŞİD terör örgütünün Musul Başkonsolosluğu rehinelerimizi serbest bırakmasının ardından AKP tiyatrosu tüm yandaş güçleri ile büyük bir şova imza attı. Ekranlarda adeta seçim şenliği(!) vardı.
Hiç kimsenin  “bu insanlarımız nasıl rehin alındı”, “burnumuzun az ötesinde olan bir yerden kurtarılmaları için neden 101gün geçti” sorgulaması yapamadığı için  pişkinlik yine had safhadaydı..
İnsanlarımızın kanlı bir terör örgütünün elinden her ne suretle olursa olsun kurtulmasına tabii ki sevineceğiz. Ama gelecek günlerde bizleri neler beklediği konusunda da sorgulama yapmak en doğal hakkımız. Hele ortada yalanı peynir ekmek gibi yiyen bir zihniyet varsa..
Önce dün sabahın erken saatlerinde rehinelerimizin kurtulduğunun duyulmasının ardından AKP cephesinden düşen açıklamaların başlıklarına bakalım;
Erdoğan; operasyon
Davutoğlu; temas
AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar; CIA operasyonu...
Gün boyu ekranların başından ayrılamadıysanız (yazılı basından da aynılarını okuyacaksınız) perde arkası diye yutturulan kıytırık bilgilerle avunup durdunuz.
Kafa karışıklığı ve sürpriz görüntüsü, iktidarın çelişkili açıklamalarına ve de servis edilen ilk fotoğraflara da yansıdı.
Fakat, haklarını teslim edip tebrik etmek lazım. Türkiye sınırlarının yol geçen haline çevrildiği sıcak günlerde çok başarılı bir algı operasyonunu yönetmeyi bir daha becerdiler.

Gelelim gerçek perde arkasına;
Ankara gelişmeler hakkında tam bir kapalı kutuydu. İktidar eldeki bilgi paylaşımını çok çok sınırlı tuttu. Fakat gelişmeleri yakından takip eden ilgili üst düzey yetkililer rehinelerin kurtarılmasının operasyon olmadığının,  “teslimat” olduğunun altını ısrarla çizdiler. Güvenlik birimleri, rehinelerimizin bölünerek Musul’da farklı noktalarda tutulduğu bilgilerinin doğru olmadığını, hepsinin tek bir yerde olduğunu kaydedip,  “gündüz saatlerinde yapılan fiziki takiplerden 8 defa yer değiştirildiğini tespit ettik. Bunu daha önceki rutin değişiklikler olarak yorumladık” bilgisini verdi.
Ankara’daki kaynaklar oluşan bilgi kirliliği ve iktidarın bilgi akışını tamamen kapatmasını da neden göstererek farklı senaryolar üzerinde yoğunlaştı. Şöyle;

1- CIA teslimatı; Recep Erdoğan, 22 Eylül’de BM Genel Kurulu’nun 69’ncu genel görüşmeleri için ABD’ye gidecek.  “Rehinelerimizin güvenliği”  gerekçesiyle koalisyon güçlerinin IŞİD operasyonunda aktif rol oynamak istemeyen, başta İncirlik olmak üzere üslerin kullanılmaması konusunda ayak direten TSK’nın elinden kozu almak. ABD yanlısı siyasi iktidarın elini güçlendirmek.

2- IŞİD teslimatı; Rehinelerimizin serbest bırakılmasında Musul’daki Sünni aşiretler etkili oldu. Türkiye’nin zor durumda bırakılması için ABD, IŞİD’e  “rehinelerin bir bölümünü öldür” emri vermiş olabilir. Bundan dolayı Türkiye ile ilişkilerini bozmak istemeyen Sünni gruplar harekete geçip rehinelerimizin serbest kalmasını sağladılar.

3- Davutoğlu başarısı; Eski Irak  Devlet Başkan Yardımcısı Tarık Haşimi’nin idam cezasına çarptırılmasının ardından  Ahmet Davutoğlu’nun Haşimi’ye sahip çıkılmasında çok etkin rol oynaması ve Türkiye’de barındırılması. Davutoğlu, bu süreçte Irak’taki Sünni gruplarla çok iyi ilişkiler geliştirdi ve bizzat yaptığı görüşmelerle bugünkü noktaya gelindi.
Tüm farklı senaryolara rağmen Ankara’da üzerinde tartışmasız görüş birliği olan tek husus var;
“Zamanlama manidar”..
Benim de gördüğüm çok net bir fotoğraf var;
Recep Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’nun  ABD’nin resetlenmiş projelerine eklemlendirilmesi için ellerinin yeniden güçlendirilmesi gerekiyordu. Bu bağlamda Ankara’daki direncin kırılması ve kamuoyu desteği için de gerekenin yapılması lazımdı.
Siz değerli YENİÇAĞ okurlarını çok da karamsarlığa sürüklemem istemem. Şu kadarını söylemekle yetineyim; emin olun!.. Oyun tek taraflı oynanmıyor..
Yine, size konuyla alakası yokmuş gibi gelecek ama bence çok ilintili olan bir haberi vereceğim.
Abdullah Gül yemin töreninden sonra Recep Erdoğan ile 2 gizli görüşme gerçekleştirdi. Önceki gün Kayseri gezisinde yeni parti iddialarını yalanlayan,  “40 yıllı dava arkadaşı”  Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu’na tam destek vereceğini söyleyen  Abdullah Gül görüşmelerde  “Ne oldu bizim iş” diye sordu. Erdoğan da daha önce sözünü verdiği BM Genel Sekreterliği konusunda çalışmalarının büyük yol aldığını belirtip  “Biraz daha sabret” dedi.
Kulağıma gelenlere göre Hayrünnisa Hanımın sabırsızlığı en üst düzeye çıktı ve Abdullah Beye yerleştikleri Tarabya Huber Köşkü’nden taşınmak için çok baskı yapıyor.
Meteoroloji uzmanı değilim ama, Eylül - Ekim, Ağustos’tan çok daha sıcak geçecek..

 

Yazarın Diğer Yazıları