Mareşali çekiştiren Hüseyin Cahit, inkara kalkıştı ama...




 


İnönü’ye kızan Fevzi Çakmak emekliye ayrılıp Millet Partisi saflarında siyasete atıldı

 


Çalıştığım Gece Postası Gazetesi, öğle üzeri saat 11.00 baskıya girip satışa çıkarıldığı için, çalışanlar, her sabah en geç 07:30’da mesaide olurduk. Yazı İşleri Müdürüm Murat Kayahanlı bir sabah beni evinden telefonla arayıp şu görevi verdi;
 “-Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, Yataklı trenle Ankara’dan  geliyor, kendisinden  Liselerin  12 sınıfa çıkarılacağına dair bir beyanat alabilirsen. manşetten veririm!”
Aldığım talimatı üzerine Haydarpaşa Garı’nda, Milli Eğitim Bakanı’nı karşılayıp ayaküstü Liseler ile ilgili atlatma bir haber aldım, elini sıkıp veda ederken,
 “-Bu haber özeldir, mademki sen erkenden beni karşıladın, bu haber de senin hakkındır” iltifatında bulundu. Bakan bey gar önünde bekleyen makam otosuna binince ben de tren yolcuları için bekleyen vapura koştum. Boş bir koltuğa  oturacağım sırada lüks mevki salonunda bir kaynaşma dikkatimi çekti. Tanin Gazetesi Başyazarı Hüseyin Cahit Yalçın bey ile yazar Selami İzzet ve Vala Nurettin beyler birlikte oturmaktaydı. Hemen karşılarındaki  boş koltuğa oturduğumda beni tanımadıkları için fark etmediler.

 


FEVZİ ÇAKMAK       


HÜSEYİN CAHİT YALÇIN    


Siyasette nefer bile olamaz
Bir ara konu, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile ihtilâfa düşünce, Genelkurmay Başkanlığından istifa eden ve emekliye ayrılıp Millet Partisi’ne giren Mareşal Fevzi Çakmak’a geldi. Vala Nurettin bey, Mareşal’ın bir hayli seveni olduğunu bu bakımdan Millet Partisi’ne çok sayıda taraftar toplayacağını söyleyince Hüseyin Cahit Yalçın da asabiyetle sesini yükseltti ve:
 “-Fevzi Çakmak Ordu’da Mareşal idi ama, politika da nefer bile olamaz!...” deyip devam etti:
 “-Belki eski askerlerden, paşalardan ve bir kısım halktan taraftar alır ama, daha fazlasını bekleme!.”
Selami İzzet de onu destekleyen sözler söylerken ben dikkatlerini çekmemek için elimdeki kitabı okuyor gibi yapıp çaktırmadan can kulağı onları dinlemeyi sürdürdüm. Ama söylenenleri duymamış gibi davranıp hiç belli etmedim.      
Vapur, Karaköy rıhtım iskelesine yaklaşırken, sessizce kalktım, yolcuları adeta itekleyerek, iskelenin en önüne geçip, vapur halat vermeden atladım. Sonra tramvaya atlayarak  Sirkeci’ye, oradan da adeta koşar adımlarla Cağaloğlu yokuşunu aşarak çalıştığım Gece Postası Gazetesi’ne geldim. İstihbarat Şefimiz Kemal Sülker’e olayı kısaca anlattım ve Milli Eğitim Bakanı’ndan aldığım olumlu beyanatı da eklediğimde; “-Hemen yaz!” dedi
Sayfa başında olan Murat Kayahanlı’ya da söylediklerimi nakletti. Tam daktilo başında yazıma başladığımda Yazı Müdürüm geldi, ona da detayları ile olayı anlatınca talimat verdi:
 “-Her iki haberi de manşet ve sür manşet yapıyoruz, ikisinde de imzan olsun!...”    
Gece Postası Gazetesi, öğle üzeri baskıya girip anında satışa çıkıyordu. Başta M. Faruk Gürtunca’nın Hergün, Selim Baban’ın Son Saat ve Hakkı Tarık Us’un  Son Dakika gazetelerini, bu 2 özel haberimle atlatma zevkini yaşadım. Ama, gazeteyi okuyan Hüseyin Cahit Yalçın fena bozulmuş... Gazetemizin sahibi Etem İzzet Benice’ye
telefon ederek, yüksek sesle tüm sinirliliğiyle; 
 “-Yalan yazıyorsunuz, ben böyle bir söz söylemedim” diye beni şikâyet etmiş. Patron da beni çağırdı, tüm detayları ile anlatınca, beni destekledi ve;
 “-Bana anlattığın gibi, Hüseyin Cahit’in yanındakilerin isimlerini de yaz, mümkünse onlarla da konuş” dedi.


Yazarlar beni doğruladı
 Vala Nurettin bey Akşam Gazetesi’nde yazıyordu... Kendisini buldum, haberi okuduğunu söyledi ve beni doğruladı. Selami İzzet Sedes bey ile de konuştum. O da söylediklerini ve haberi doğrulayıp, “Size bu haberi Vâlâ Nurettin mi verdi?” diye sordu. Ben de, “Hayır efendim, vapurda sizin yanınızdaki boş koltukta oturuyordum, beni fark etmediğiniz için, rahatlıkla konuşuyordunuz!...” deyince, bana iltifatta bulunup  “-Koca Başyazarları atlatmışsın aferin sana!”  dedi. Bunun üzerine Vâlâ Nurettin bey ile konuştuklarımı da kendisine anlatınca, teşekkür etti. Ertesi gün sabah Hüseyin Cahit Yalçın imzası ile Tanin Gazetesin de, “Mareşal Fevzi Çakmak Politikanın neferidir” yazısı çıkmadı mı!. İstihbarat Şefim Kemal Sülker beni ikinci kez kutladı ve, “-Etem İzzet Benice Bey’e telefonla anlat!...” dedi. Aynen yaptım, Yeniköy’de oturan patronum şaşırdı, bana,  “Yazıyı oku, buraya daha gazeteler gelmedi.!.” deyince telefondan yazıyı okudum, teşekkür etti ve cevap olarak, “-Aferin sana, Hüseyin Cahit çatlamıştır!” deyip kahkaha patlatarak telefonu kapattı.
Hüseyin Cahit Yalçın’ın Mareşal Fevzi Çakmak hakkında kendi gazetesindeki baş makalesinde de sarfettiği o sözler ve bizim haberimiz, tepkilere neden oldu. Bilhassa üniversiteli gençler Tanin Gazetesi’nin basıldığı matbaa önüne yürüyüp protesto gösterileri yaptılar.

Yazarın Diğer Yazıları