MEB’de hukuksuzluk skandalı

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 10.06.2014 tarih ve 29026 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin bazı maddelerinin iptali istemiyle Türk Eğitim-Sen tarafından açılan davada; bu yönetmeliğin bazı maddelerinin hukuka uygun olmadığı gerekçesi ile yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Bu karar üzerine görevden alınan okul müdürleri, müdür başyardımcıları ve müdür yardımcıları görevlerine iade edilmeleri talebinde bulundular. 

Görevlerine iade talebinde bulunan eğitimcilerin dilekçelerine verilen cevaplar, devletin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın hangi anlayışla yönetildiğini bir kez daha ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu dilekçelere ya “Danıştay kararı müdürlüğümüze ulaşmadığı için bir işlem yapılamamaktadır” denilmekte ya da “Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 18.02.2015 tarihli ve YD. İtiraz No: 2014/151 sayılı Kararı uyarınca İlgililerin dilekçelerinde belirttikleri taleplere ilişkin olarak idarece herhangi bir işlem yapılmasının mümkün olmadığı değerlendirildiğinden işlem yapılamamıştır” cevabı verilmektedir. Danıştay’ın muhatabı İlçe veya İl Milli Eğitim Müdürlükleri değil Milli Eğitim Bakanlığının kendisidir. Ayrıca MEB’in mahkeme kararları üzerine yorum yapma yetkisi de bulunmamaktadır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından ilgili kararın MEB’e ulaştığı, MEB’in 01.07.2015 tarihinde İstanbul Valiliğine, Bakan adına gönderdiği yazıdan anlaşılmaktadır.

Yargı kararlarının davalı idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde uygulanma zorunluluğu vardır. Bu durum hem Anayasamızın 138. Maddesi hem de İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. Maddesinde güvence altına alınmıştır.

Yine yürütmenin durdurulması kararları da esasa ilişkin kararla aynı sonucu doğurmaktadır.  Bu bakımdan, yürütmenin durdurulması kararının hukuki gereklerine uygun bir işlem tesis edilmesi Anayasal ve Yasal zorunluluktur. Anayasa ve Yasa hükümleri ile idare hukuku ilkesi gereği idareler yürütmeyi durdurma kararının amaç ve kapsamına göre yeni bir işlem yapmak ve iptal edilen işlemden doğan sonuçları ortadan kaldırmak ve önceki hukuki durumun geçerliliğini sağlamakla görevlidir. Bu nedenle, idareler yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarının amaç ve kapsamı dışında bir işlem tesis edemez. İdarelerin bu amaç dışında başkaca bir tercih ve takdir hakkı bulunmamaktadır.

Anayasaya gereğince; yargı kararlarının uygulanmaması bir yana, geciktirilmesi bile suçtur. Mahkeme kararlarının yerine getirilmesi, bir hukuk devletinde o kadar önemlidir ki, mahkeme kararının yerine getirilmemesi kanuna aykırı davranıştan daha ağır bir kusur kabul edilmektedir.

Yargı kararlarını yerine getirmeyen idare görevlilerinin bu eylemlerinin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu Danıştay İkinci Dairesinin 10.05.1966 gün ve E.1965/2884, K.1966/1203 sayılı kararı ile de kabul edilmiştir.

İdari yargı kararlarının uygulanmaması veya gereği gibi uygulanmaması, Türk Ceza Kanunun görevi kötüye kullanma başlıklı 257. maddesi uyarınca suç teşkil etmektedir.

MEB, Danıştay kararını 30 gün geçmesine rağmen hala uygulamayarak (mağdur edilen okul müdürleri, müdür başyardımcıları ve müdür yardımcılarını görevlerine iade etmeyerek) hukuksuzlukta zirve yapmış bulunmaktadır. MEB’in bir an önce hukuk çizgisine dönmesi dileğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları