Memleketimden Gülmece Manzaraları

Bakmasını, görmesini, duymasını, yakalamasını ve okumasını bilirseniz, bu memleket size mebzul miktarda gülmecelik malzeme verir.
Bugün bu malzemelerden seçmeler sunacağım.
Erzurumlular Kümeste Toplanmış
Adı “Gazete Kocaeli”, serlevhasının altında “Kocaeli’nin en cesur gazetesi” yazıyor. Bu gazetenin 3 Şubat 2011 tarihli nüshasının arka birinci sayfasının manşeti şöyle:  “Erzurumlular Kümes’te Toplandı”. Allah Allah... Yahu Erzurumlular’ın kahir ekseriyetinin Tekke’de, Mekke’de toplanmayı çok sevdiklerini bilirdik de,  pingelde (kümeste) tar’a (tüneğe) çıkmış olarak hiç görmemiştik onları. Merakla başlıyorum haberi okumaya. Efendim, toplandıkları mini restoranın adı Kümes’miş. Zafer Kılıç adlı Erzurumlu bir muhtereminmiş. Üç şubesi varmış bu kümesin, beş olacakmış pek yakında.
İki de fotoğraf kullanılmış haberde. Kümeste toplananlar gülümseyerek mutluca poz vermişler.
Kümes adının esprisini düşünüyorum. Yolunmaktan yolmaktan gayrı bir şey gelmiyor aklıma. Vergiciler “Kümesteki kazları incitmekten yolunmasını” salık verirler. Burada da öyle mi yapılıyor acaba?
Yaşlanınca İnsan, Neresi Sert, Neresi Yumuşak
Türk gülmecesinin unutulmazı Aziz Nesin, “Severim ben bu ülkenin insanını ama yüzde altmışının aptal olduğunu da bilirim” demişti ya, belirli çevreler, kör değneğini beller gibi bellediler, Aziz Nesin deyince hemen bu sözü taşıyorlar gündeme.
Boyları kadar kitap yazmıştır Aziz Nesin, birini bile okumamışlardır, onun bu topluma tuttuğu aynada kendilerini görmemişlerdir.
Aziz Nesin Usta’yı ben, o sözüyle değil,  “Yaşlanınca insan, sert yerleri yumuşar, yumuşak yerleri sertleşir” sözüyle anımsar ve hep gülerim.
İnsana dair bir acı gerçek, ancak bu kadar hoş ve nükteli biçimde ifade edilir.  
Ahmet Turan Bilmeceleri
Şair dostum Ahmet Turan Kul, telefon açtı bir gece, yeni ürettiği bilmecelerinden sordu. Kahkaha attırdı cevaplarına. Size de ben sorayım:
1- “Anamda var babamda yok, nenemde var dedemde yok, sende var, bende var, onda da var, nedir?” Cevabı (n)edir, N harfidir yani.
2-Devekuşları neden kafalarını kuma gömer, kıçlarını dışarıda bırakırlar? Kıç yalayıcılarının çok olmasından.
Eşşeklügünden Ve Ağzından Burnundan
Erzurum’dan başlamıştık, Bayburt’la bitirelim. Bizim memleketten iki fıkra yazalım.
Çiriş diye bir ot olur Doğu Anadolu dağlarında baharda. Çok lezzetli yemekler yapılır bu ottan. Bayburtlu hemşerimin biri toplamış dağlardan getirmiş satıyordu bu ottan, bağırıyordu bir yandan da:
-Haydiiii!.... Eşşegin yemedügü ot geldi... Yağlı coşan, gerip düşen geldi...
Bayburtlular sardılar çevresini almaya başladılar. İstanbul’dan efendiden bir adam da vardı orada, asker olan oğlunu görmeye gelmişti Bayburt’a. Merakla sordu satıcıya:
-Evladım, eşek gerçekten yemez mi bu otu?
-Hee efendi emi, yemez ya.
-Çok ilginç, peki neden yemiyor acaba?
-Eşşeklügünden neden olacak.   
Ve ikinci fıkra. 120 kiloluk kaymakam, Bayburt’un bir köyünde tuvalete gitmek istedi. Aylardan Ağustos, cehennemi bir sıcak var. Kaymakamı köy meydanında daracık, havasız ve de penceresiz bir abdesthaneye soktular. Beş dakika sonra, ter kan içinde çıktı kaymakam. Köylünün biri acıdı haline “Gaymagam Bey, yani ettin ettin ama ağzından burnundan da geldi” dedi.

Yazarın Diğer Yazıları