Memurun iş güvencesi kaldırılıyor mu?

Basında yer alan haberlere göre; "AKP yeniden tek başına iktidara gelmesinin ardından ilk iş olarak kamuoyunda 657 olarak bilinen Devlet Memurları Yasası'nı değiştireceği" yönünde hazırlıklar içinde olduğu anlaşılmaktadır. On üç yıldan beri AKP Hükümetleri memurlara karşı sanki bir savaş içerisindedir. Memuru sürüm sürüm süründürdükleri yetmiyormuş gibi, yegâne dayanağı olan iş güvencesini ortadan kaldırmak için her fırsatı değerlendirmektedirler.

Nitekim geçtiğimiz yıl Torba Yasa tasarısına eklenen bir madde ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 28. maddesinin (1) numaralı fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümleleri değiştirilmiştir. Düzenlemeyle daire başkanı, genel müdür gibi üst düzey görevlerde bulunan memurlar ile kolluk güçleri olan polis ve jandarmanın haklarında verilen görevden alma, yer değiştirme, unvan değişikliği kararlarına karşı dava açsalar bile eski görevlerine dönmelerini engellenmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi bu değişikliği kanunlara aykırı bularak iptal etmiştir.

Devlet kurumlarında başlatılan "paralel yapı" furyası ile birçok memur görevden alınarak yerlerine yandaşlar atanmıştır. "Paralel yapı" meselesi ortada yok iken memurları sözleşmeli yapmak ve memurların iş güvencesini kaldırmak için uğraşan AKP Hükümetlerinin "paralel yapı" arkasına sığınmalarının gereği yoktur. Çünkü iddia ettikleri yapıdan ziyade "ülkücü-milliyetçi, muhafazakâr ve dürüst kadroların" görevine son verdiler. Milli Eğitim Bakanlığında yapılan 100 bin kişiye yakın kıyımda kimlerin görevinden alındığı kamuoyu tarafından çok iyi bilinmektedir. "Paralel yapı"  bahanesiyle ülkemizin yetiştirdiği beyinler yok edilmektedir. Bunu görecek göze ve anlayışa ihtiyaç bulunmaktadır. 

Cumhurbaşkanı yapılan operasyonları yeterli görmemiş olacak ki, 657 sayılı Devlet memurları Kanununun değiştirilmesi isteğini 1 Kasım seçimlerinden 2 gün önce tekrar dile getirmiştir:  "Ne yazık ki bu paralel yapı ülkemizde birçok bizim devletin içerisine sızmış virüs gibi. İstihbaratta da var, milli istihbarat, emniyet teşkilatı, TSK bütün bunların hepsinde bunlar var. Ve buralarda çok ciddi iletişim sağlamaya devam ediyorlar. Bakanlıkların içerisinde hemen hemen hepsinde var. A'dan Z'ye temizlemek mümkün değil. Her şeyden önce 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez. Bu kanun değiştiği andan itibaren farklı bir sistem oturtulabilir. Bu sistemde bir defa bu dünyanın her yerinde işçi memur ayrımı yoktur. Çalışanlar vardır. Hakkını veriyor çalışıyorsa tabi ki orada tutulacaktır. Ama bir insan ihanet içinde ise bu zırhı kullanamayacaktır" demiştir. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı uygulamanın bunun tam aksi olduğunu ülkemizde bilmeyen kaldı mı?

Devlet Personel Başkanlığı'nın resmi internet sitesine bakıldığında birçok gelişmiş ülkede aynen kamu çalışanları gibi hayat boyu iş garantisi olan devlet memurlarının var olduğu göreceklerdir.  Örneğin Hollanda'da süreli sözleşmeli çalışanların oranı yüzde bir bile değil. Amerika'da da çalışanların %90'ı hayat boyu çalışanlar, yani güvenceli çalışanlar olup hepsi iş garantilidir. Almanya, İtalya, Avusturya, İspanya, Kore gibi ülkelerde memurların hayat boyu iş güvenceleri mevcuttur. Bütün ülkelerde memurların işe alınma süreçleri işçilerden ayrı bir düzenleme ile belirlenmektedir.  O halde Türkiye'de Devlet memurların iş garantisi birilerini neden rahatsız etmektedir?

Cumhurbaşkanının açıklamasından sadece 1 gün sonra,  Başbakan Ahmet Davutoğlu da "Memurluk. Emekliliğine kadar korunak altında, çalışmasa dahi devlet ödeme yapmak zorunda. Bu çalışma performansını etkilememeli. Devlette şunu diyebilmeli, "çalışmıyorsun ya da yanlış çalışıyorsun." 2 Kasımda yeni hükümeti kurduğumda şunu desem, "sizi gözlüyorum, şu bürokratları başarılı görüyorum, şunları başarısız görüyorum" desem bütün o bürokratlar giderler Danıştay'a. Benim görevim ayrımcılığa tabi tutmamamız. Beni tek ilgilendiren bu memur vazifesini yapıyor mu? Ama bu liyakat kriterlerini koyduktan sonra, elimizin serbest olması lazım. Hiç ehil olmayan bir memurumuzu yerinden oynattığımızda hesabını biz veriyoruz. Bürokrasinin kendi iç hiyerarşisini koruması lazım. Bizim daha etkin bir değerlendirme sistemi içinde düşünmemiz lazım" demiştir. Ancak Sayın Başbakan, uygulamalarınızın yüz seksen derece farklı olduğunu görmedik mi? Hala Danıştay ve iki gez aynı konuda ve aynı kişi hakkında verilen binlerce İdare Mahkemesi Kararlarına ne oldu? Mahkeme kararlarını neden uygulamıyorsunuz? Mahkemeyi kazanan on binlerce okul müdürü, binlerce şube müdürü de mi paralelci? Hak ve hukukun olmadığı yerde nizamdan, liyakatten ve çalışma barışından nasıl söz edeceksiniz?

İşçi, memur ayrımının kaldırılmasına gerekçe olarak kamu görevlilerinin gelişmiş ülkelerdekine benzer bir yapıya kavuşmasını arzu ettiğini ifade edenlerin, memurlarımıza gelişmiş ülkelerdeki maaş, demokratik, siyasi ve sendikal haklar, hizmet içi eğitim, çalışma şartı, tayin ve terfilerde adalet gibi unsurları örnek alarak işe başlaması gerekmez mi?

Hani siz Taşeron çalışanlarını kadroya alacaktınız?

Türkiye'nin yeni gerilimler yaşamaya, memurların da daha fazla hak kaybına tahammülü kalmamıştır. Kaldı ki,  Türkiye'de memurun iş güvencesi sınırsız değildir. Memurun nasıl işten çıkarılacağı yasalarımızda açıkça belirtilmiştir. Her yıl çeşitli disiplin suçlarından 500'ün üzerinde memurun işten atıldığını ve 20 binden fazla memura ceza verildiğini her halde bilmeyen kalmamıştır.  Bunun için memurun iş güvencesinin kaldırılmasına gerek yoktur. Mevcut yasalar bunu sağlamaya yeterlidir.

Vay memleketim vay ne hallere düştün… Ağlanacak haline bakıp da ne gülüyorsun?

Yazarın Diğer Yazıları