MHP ve iktidar olmak

Baştan belirteyim bu bir Genel Başkanlık yazısı değildir...

Olanı biteni salt makamların ve kişilerin değişimine kodlamak, yapılanları ya da yapılmayanları, kazanç veya kayıpları böyle irdelemek ve yorumlamak problem üreten kaynağı geleceğe taşımak olur. Mesele çok daha derinlerde ve endişe verici durumdadır.

Zihinsel yenilenme, fikir sisteminin uyarlanması, iletişim hatlarının güncellenmesi, teşkilat yapısının teknolojiyle evrilmesi gibi pek çok alt problem alanı bugün, eleştirilen yönetim aygıtının bağımsız değişkenleri haline gelmiştir. Bu alt sistemlerdeki hasarlar giderilip ahenkli ve uyumlu hale getirilemezse eleştirilecek yeni genel başkanlar bulmak çok uzun sürmeyecektir. Siyaset biliminin bir disiplin olarak şekillendiği dönemlerde önemli adımlardan birisi genel sistem teorisinin entegrasyonu olmuştur. Siyasi partiler de kendilerini oluşturan parçalardan farklı ve onların bütününden daha büyük bir anlam ifade eden açık sistemlerdir. Partiler bilgi ve insan kaynağı açısından kendi sistemini doyurabilmeli ve çevredeki dinamik koşullara uyum sağlayabilmelidir. Değilse bunun adı örtülü de olsa bir kapalı sistem demektir. Böyle bir yönetim yaklaşımıyla rekabette başarı elde edilemez, yenilenme sağlanamaz ve önce alt sistemler işlevini kaybeder ardından derin bir "koma" hali başlar. Aslında görünürde bir örgüt ya da teşkilat vardır, çok katlı binalar soğuk da gelse ihtişamını korur ancak hantallaşan yapıyla birlikte yönetim katının hamle yeteneği ve manevra alanı yok olup gider. Buradan çıkış noktası sistemi örgüleyen zihinsel merkezin değişimi ve/veya vizyoner bir liderlik yaklaşımının harekete geçirilmesidir.

***

Yine siyaset bilimi açısından evrensel olan bir ilke vardır ki siyasi partiler sürekli siyasal faaliyette bulunan kuruluşlar olarak iktidarı elde etmek ve onu kullanabilmek amacıyla hareket ederler. Bunun dışında siyasal sistemde iktidarı etkilemek ve alınan kararlara yön vermek iddiasındaki baskı gruplarından söz edilebilir. Bu yönüyle siyasi partileri baskı grubu haline getiren süreç, iktidar olabilme iradesinin ortadan kalkmasıyla son bulur. O halde hiç bir parti yoktur ki varoluş gayesi olarak "ben iktidar olmak istemiyorum" diyebilsin. Bu noktada Duverger tarafından yapılan sınıflandırmaya göre Türkiye'deki partiler kadro ve kitle partisi arasında bir yerde durmaktadır. Bir de Kircheimer'in "Catch-All Party" (toplayıcı parti) olarak adlandırdığı parti türü vardır. Geniş seçmen kitlesine hitap eden, ideolojisi daha yumuşak, pragmatik yönü ağır basan bir partidir. Genellikle doğal ya da suni gündemlerle uçlarda yer alan seçmenler bile kitleye entegre edilir. Geçmişte ANAP bugün ise AKP buna en yakın örnektir. Milliyetçi Hareket Partisi ise merkezle-taşra arasındaki sıkı bağlar ve disiplin bakımından kitle partisine yaklaşmakta ancak üye sayısının önemsizliği, çoğunlukla seçim dönemlerinde faaliyet gösterme özelliği ile kadro partisi görünümü taşımaktadır.

***

İşte MHP yukarıda bahsedilen sorun alanlarından ve bu görünümünden çıkarılmalıdır...

Değilse zaten yeni bir propaganda başlatılmış durumdadır. O da şudur: "MHP devletin âli menfaatlerini her şeyin üzerinde görür, bu sebeple iktidar olma şansı yoktur."

Peki kimler söylüyor bu cümleyi?

İktidarının devamını isteyenler bunu söyler elbette fakat MHP yönetiminden kişiler bunu söyleyince şaşırıp kalıyor insan. Hal böyle olunca taşrada da bu söylem yerini buluyor. İnsanlar konuşuyor ve algı yönetimi çalışıyor. Ondan sonra birileri çıkıp diyebiliyor "madem iktidar olamayacaksınız, gelin bizimle olun fikirleriniz iktidara taşınsın..."

Şimdi soralım ve bu algının elde ettiği başarıyı hep birlikte gözlemleyelim...

MHP gerçekten iktidar olabilir mi?

Yazarın Diğer Yazıları