Şehitler diyarı ülkemiz...

               Bu kutsal toprakları Vatan yaptığımız günden, günümüze gelinceye kadar geçen süre de Vatan ve varlığımızın simgesi bayrak ve sancağımız altında ki "insanları korumak" ve kollamak onurumuz olmuş, haysiyetli ve hür yaşamanın vazgeçilmez temeli "Vatan aşkı" olmuştur... Bugün, hangi ailenin  geçmiş derinliğini araştırsak, hemen hepsinin geçmişinde mutlaka şehitler rahmetlerle anılacaktır...
              Kolay değil, asırlarca hem Avrupa topraklarında hem de Güney ve doğuya doğru genişleyen Osmanlı İmparatorluğu, binler hatta milyonlarca metrekare içinde, onlarca cephede de savaşmak zorunda kalmıştır... Kurduğu sistem, harp anlayış ve gerekleriyle onlarca "ordu"suyla, hükümranlığın temelini de bu kudret ve kuvvetle devleti asırlarca ayakta tutmuştur... Zamanın koşulları gereği, karada ve denizde başarıdan başarıya koşan asker ocağının temel kaynağı, Türk yurdu Anadolu olmuştur... Yemen, Galiçya, Kafkas cephelerinden, Avrupa'nın ortalarına, denizde ise Akdeniz'i bir iç deniz haline getirirken, Süveyş ve Umman denizlerine kadar donanma, hükümranlık sancağını asırlar boyunca dalgalandırıyordu... İşte bu hakimiyetin gereği olarak da, zaman içinde binlerce "şehidimiz" yadellerde ve birer isimsiz kahraman olarak kalıyordu... Bu nedenle olacak, o tarihler de asker ardından yapılan dualar çoğu kez, "ölürsen şehit, kalırsan gazi" sözleri günümüze kadar aynı iç yanıklığıyla yansımıştır...
               Cihan İmparatorluğu kurmak ve asırlarca ayakta şanla şerefle tutmak kolay değil elbette... "Askerlik" ve onu yönlendiren maddi-manevi güç, temel olarak o tarihler de, dinsel inançlardan ve özellikle de "asker ocağının", "Peygamber ocağı" olduğu inancıyla da pekişiyor ve manevi kuvvetine, daha da güç katıyordu... Köyünden kentinden askere gidiş, savaş hali varsa, onun süresi çoğu defa yılları buluyordu... Çünkü; hazırlanış, eğitim ve toplanma noktalarına varış, çağın zorunlu araç gereçleriydi. Bu da, genelde "at" denen, çağın en gözde ve hızlı savaş vasıtasıydı!.. İşte, verilen şehitler, yad ellerde kalan "isimsiz kahramanlar" , bugün dahi manen hatırlanmak da daima saygıyla anılmaktadır... Her Türk ailesinin geçmişinde, bu kutsal mertebelere ulaşmış, "şehitler ve gaziler", toplamda böylesi seferler de mutlaka
binleri bulmaktadır şüphesiz... Bugün, bu aziz topraklarda, hür ve bir bayrak altında medenice yaşamanın, "hür bir devlet ve ebedi varlık kutsallığını" bu muhteşem al bayrak altında yaşayan tüm insanlar, geçmişteki şehitlerini de asla unutamazlar...
              Ancak, günümüz dünyasında, "büyük veya süper güç olarak" adlanan devletler, menfaatleri doğrultusun da yeryüzünün çeşitli noktaların da problemler yaratarak, "Birleşmiş Milletler" kuruluşlarını da alet ederek biz gibi "askerlik de gözde ülkeleri", karmaşaya, şu veya bu biçimde karıştırmaktadırlar!.. 1950'lerde, "Kore savaşlarına" gönderilen ve orada kahramanca savaşan ve destanlar yaratan askerlerimizden, hatırladığım kadarıyla binden fazla şehit verilme gerçeği de bu açıdan düşünmeğe değer herhalde... NATO'ya giriş gerekçemiz temelde bu olsa da!..
             Daha dün gibi yakın bir tarihte, Irak bataklığına bulaştırılmak istemini kim unutur... Bugün, hemen bitişiğimizde bir Suriye vahşeti yaşanıyor, burayada bulaştırma gayretleri gözden kaçmıyor. Fakat, artık ülke menfaatimiz gereği, uluslararası teşvik oyunlarına itibar etmeden Milli menfaatler doğrultusunda, ancak sınırlarımızın güvencesini almaktan ve insani yardımlar ötesinde, iri güçlerin oyununa asla gelinemez! Uzak diyarlarda, artık şehitler vermenin de bir anlam ve yararı yok olsa gerek...
           Önce müdahalesinin başarısızlığı nedeniyle çekilen Rusya, sonra da ABD ve Batı ülkelerinin birlikte ve türlü gerekçelerle, "Afganistan"a müdahale etmeleri ve ardından bizim de önemli bir askeri gücü oralara göndermemiz her ne kadar başşehir Kabil ve çevresini koruma amaçlı da olsa yine de şehitler vermemize neden olmaktadır...
          Geçen hafta Kabil de düşen ve maalesef rütbeli ON İKİ güzide askerimizi de şehit vermemiz, acı bilançolar sergilemektedir... Vatandan binlerce kilometre uzaklar da, risklere girme lüksümüz artık olmamalı... İnsani yardımlara evet, fakat ulusumuz ve ailelerimizin artık böylesi göz yaşı dökmelerine de tahammül kalmamıştır. Bu, kahramanlık olmasa gerek!..
          Son on iki şehidimiz dahil, anılmakta olan Çanakkale ve geçmişteki tüm şehitlerimizi bu vesileyle, rahmet ve dualarımızla saygıyla anmaktayız...

Yazarın Diğer Yazıları