Mumcu cinayetinin ardından Türkiye'de neler oldu

Mumcu cinayetinin ardından medyada çıkan bir analiz şöyle...
Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’de öldürüldü...
27 Ocak 1993’de Musevi işadamı Jak Kamhi’ye suikast düzenlendi..
Olaydan bir gün sonra yakalanan İslami Hareket Örgütü adlı hayali örgüte mensup suikastçıların, Mumcu cinayetiyle ilgili oldukları ve İran’da silah eğitimi gördükleri açıklandı!.. Fakat İran’da silah eğitimi gören üç suikastçının, yakın mesafeden otomatik silahlarla onlarca kez ateş edip ne Kamhi’nin ne de korumalarının araçlarına hiç isabet kaydettirememelerinin cevabı verilemedi.
Bu arada Nokta dergisi, itham edilen sanıkların Bursa’da Çamlık adlı birahane ve Hisar pavyonda sıkça görüldüklerini yazdı. Bunların avukatı Kadir Kartal, müvekkillerinin zavallı birer kurban olduğunu söylüyordu.
Kamhi suikastının rüzgârı ve medyanın yayınlarıyla Mumcu cinayeti din temelli saldırı olarak sunuldu!.. Mumcu’nun cenazesi İslam karşıtı bir gövde gösterisine dönüştü..
Şubat ayı, olayların hızlanacağı aydı. Apo’nun Avrupa devletlerine ve Amerika’ya verdiği gizli kutuptaki ateşkes çağrısı MGK’da sert tartışmalara sebep oluyordu. Cumhurbaşkanı Özal ve Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş ateşkes taraftarı iken, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis mücadelenin bütün hızıyla sürmesini istiyordu. ABD de ateşkese uyulması yönünde baskı yapıyordu. Almanca bilen tek komutan olan, ABD yerine Almanya’ya yakınlığı ile tanınan Bitlis Paşa, ABD-Almanya inisiyatif çatışmasının ve ateşkes çağrısının bam telini oluşturuyordu. Almanya, Bitlis Paşa göreve geldikten sonra Güney Doğu’daki operasyonlara itiraz etmez olmuştu. Güney Doğu hakkında en uzman ve en yetkili kişi olmasına rağmen görüşleri kabul edilmediği için toplantıları kızgınlıkla terk eden Paşa, bildiğini okuma taraftarıydı. Bitlis Paşa’nın görüşlerini yakın adamlarından biri olan ve faili meçhul bir cinayete kurban giden iddiaya göre JİTEM kurucusu emekli Binbaşı Cem Ersever şöyle açıklayacaktı:
“Yani askerler geri mi çekilsin? Bu bir kin meselesi değil, ama PKK ile uzlaşmacı tavra giren herkesten hesap sorulmalıdır. Asker olarak dağdaki gerillanın, düşmanın yok edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu’nun Genelkurmay Başkanlığı konusu gündemden düşmüyordu. Güreş istifa etmezse, Fisunoğlu bir gün farkla başkanlığı kaçıracaktı. Ankara Gölbaşı’nda bazı komutanların gizli toplantıları devam ediyordu, Genelkurmay Başkanı’ndan gizli yapılan bu toplantılardan, yurt dışında bulunan Güreş haberdardı.
7 Şubat 1993’de o elîm hadise meydana geldi. ABD yapımı ve teknik arıza olasılığının bulunmadığı belirtilen B-200 tipi askeri uçak Güney Doğu’ya gitmek üzere havalandıktan hemen sonra motorundaki bir arıza sebebiyle düşüyor ve Bitlis Paşa ile içindeki dört subay şehit oluyordu. Olay yerine derhal gelen Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hayri Tayhan, askeri yetkililerin soruşturmanın askeri savcılıkça yürütüleceğini belirtmeleri üzerine olay mahallinden ayrılıyordu. Kaza dosyası, sabotaj ihtimali bulunmadığı belirtilerek kapatılıyordu.
TBMM Hayali İhracatı Araştırma Komisyonu Başkanı Mahmut Öztürk, Bitlis Paşa’nın öldürülmesiyle Mumcu cinayeti arasında paralellik bulunduğunu iddia ediyordu.

Yazarın Diğer Yazıları