Mustafa Kemal'in askerlerini de kaptı!

Başbakan son mitinginde  “Mustafa Kemal’in askerleri biziz”  demiş. Balkonlara bayrak da asılmasını tavsiye etmişti biliyorsunuz. Elimizde bir Mustafa Kemal’in askerleri kalmıştı(!), o da gitti...
Sırada ne var diye düşünüyorum, pek de bir şey kalmadı. Zaten “tek millet, tek vatan, tek bayrak” diyip duruyor. Bir de “tek dil”  diyebilse... Al CHP’ye başkan yap! 

***

Eylemcilerden ikisi komada... Gözünü bantlamış olarak eylemcilerin arasında yürüyenleri gördükçe ağlamaklı oluyor insan. Haziran böyle bir aydır. Aşkların filizlendiği, coşkuların arttığı ve en önemlisi haksızlıklara baş kaldırma eğilimlerinin taştığı bir ay. 1970’lerdeki 15/16 Haziran işçi hareketi de böyleydi. Sendikal haklarını almak isteyen işçiler Ankara’ya yürümüşlerdi. 2 işçi, 1 polis ve 1 esnaf öldü. İşçiler yürümesin ve Türk-İş’ten DİSK’e geçiş olmasın diye yönetim çeşitli atraksiyonlar yaptı. Köprüleri falan açtılar. Çeşitli illerden gelen işçilerle yürüyüş devasa bir görünüm aldı.
İşçi Partisi kararın iptali için dava açmıştı. İnönü’yle Ecevit de başka bir dava ile buna destek oldu. Sonuçta Anayasa Mahkemesi bu kanunu iptal etti. O zamanki mahkemeleri gel de arama! Şimdiki mahkemeler, Ethem Sarısülük’ü öldüren animasyon polislerine benzeyen ve sevinçli bir çocuk gibi Ethem’i öldürdüğü yerden kaçan polisi serbest bırakıyor, yöneticilerden biri de hakime tebrik mektubu göndererek gözlerinden öpüyor.

***

Polis niye  “Allah! Allah!”  diye gençlerin üzerine yürüyor? Niye PKK’ya karşı böyle iştahlı hücumlar yapılmıyor? Şu an PKK’nın elinde kaç tane korucu, işçi, tutsak var; biliniyor mu, aranıyor mu? Şimdi Müslüman kesimin yaptığı zulmü eleştiren başörtülü hanım yazarlar vaktiyle  “Ergenekoncu” diyerek çevrelerini ayıklamışlardı. O zaman Ergenekon adı altında yapılan hukuksuzluklar belliydi. Şimdi Gezi direnişçileri için uygulanan hukuksuzluklar da belli. Beş sene evvel subaylarımız ve gazetecilerimiz içeri atıldığı vakit bu cesareti gösterebilselerdi şimdi kendilerinin de zulüm yaptığını itiraf etmek zorunda kalmazlardı.
PKK’nın kalkışmalarına, eziyetlerine, pazarlıklarına, açılımlarına, Lazkiye’yi talep etmeye kadar giden şımarıklıklarına göz yumanlar, şimdi de Başbakan’ın cami, başörtülü bacıya saldırı ve bira şişeleri iddialarını çılgınca alkışlayanlar inşallah bu hukuksuzlukların bir gün kendilerine dönebileceğini fark ederler. Görüyorsunuz; hukuksuzluğa maruz kalmak için subay, gazeteci, esnaf, polis, eylemci olmak gerekmiyor.

***

Mustafa Kemal’in askeri olmak kolay iş değildir. Bilirsiniz Büyük Taarruz sırasında stratejik öneme sahip Çiğiltepe’yi Atatürk’e söz verdiği saatte alamayan albay (Reşat Çiğiltepe) -Allah rahmet etsin- intihar etmişti.

Yazarın Diğer Yazıları