Musul'u düşünürken

2010 yılından bu tarafa, doğumuzda, yani meşhur komşumuz Orta Doğu'da, savaş var. Aslında savaşlar var. Zira, birçok ülke, Irak, Libya, Yemen ve Suriye bu savaşların yaşandığı ülkelerdir. Bir de, taraf  ve üstüne elzem olmamasına rağmen, bu savaşlardan nasibini alan ülkeler var. Türkiye ve Ürdün gibi, bölge ülkeleridir. Ürdün'de saldırı ve patlayan bombalar yoktur. Ürdün, istemediği ve taraf olmadığı halde bir milyon mülteciyi barındırmak zorunda kalmıştır. İran, Yemen, Irak ve Suriye savaşının içinde olmasına rağmen, bu savaştan nasibini almamıştır. Bu da iyi olmuştur, kardeş İran halkının zarar görmesini istemeyiz.

***

Türkiye, son iki yıldır, kan gölüne döndü, AKP, bu başarısından dolayı halkın yüzde ellisi tarafından, ödüllendirilmektedir, zira sürekli iktidarda. Türkiye'de, son bir yıl içerisinde, 23 bombalı saldırıda 336 yurttaş hayatını kaybetmiştir. Bu rakamlarda, 15 Temmuz darbesinde hayatını kaybeden 240 kişi yoktur. Bununla birlikte son bir yılda, 576 yurttaş hayatını kaybetmiştir. Sakat kalanlar ve ülkede yapılan tahribatlar da işin bir başka yönü. Orta Doğu'da her saatte 6 kişinin, son beş yıl içerisinde de bir milyondan fazla insanın öldüğü hesaplanmaktadır. Türkiye, terör, şiddet ve ölü sayısında Avrupa'da birinci, dünyada ise üst sıralardadır. Dünyanın en riskli ve tehlikeli ülkeleri arasında gösterilmektedir. Türkiye, bu savaşlar sürecinde ne kazandı, niçin bu olayların içine girdi, gibi soruların maalesef mantıklı ve makul cevapları yoktur. Gövdesi Türkiye'de ve ruhları Arabistan ve Amerika'da dolaşan insanların elindeki Türkiye'nin geldiği nokta kocaman bir sıfır, kan ve gözyaşıdır. Namuslu, ahlaklı ve aklı olan sağcı veya solcu bütün yurtseverlerin içi kan ağlıyor. Şimdi de Musul meselesi çıktı, Türkiye, bir maceraya sürüklenmemeli, seçime ve başkanlık referandumuna yönelik boş kahramanlık yapılmamalı, karşı taraf gerçekten AKP'nin Musul'un peşinde olduğunu sanıyor. Oysa, bilmiyorlar ki, bırakınız Türkiye'yi büyütmeyi, Türklerin tek derdi AKP'nin Türkiye'yi bir bütün olarak bırakması ve sağ salim teslim etmesidir. Ortada ne devlet ne de millet kaldı. İnsanların ne devlete ne de birbirlerine güveni kaldı.

***

Suriye sorunu başımızda büyük bir belayken şimdi de yüksek perdeden Musul'a girdik. Musul, Araplar, Kürtler ve Türkler için önemli bir kenttir. Ancak İngilizler için daha önemlidir. Bunu tarihte gördük. İngilizler 1926'da Musul için savaşmaya hazırdı, bugün daha fazla hazır olduğu muhakkaktır. Ancak bu savaşı kendisi değil de kendisi adına bölgedeki avanelerine yaptırmaktadır. Irak Şii yönetiminin, başbakan dahil olmak üzere çok sayıda bakan ve üst düzey bürokratları İngiliz vatandaşıdır. IŞİD, PYD ve PKK'nın kimin için savaştıklarını düşünüyorsunuz? Bunların Araplar ve Kürtler için savaştığını düşünüyorsanız, Arapları, Kürtleri ve İngilizleri iyi okuyamıyorsunuz demektir. AKP, eğer, Musul ile ilgili Türklerin lehine bir şey yapmak istiyorsa, şu iki temel durumu yaratması gerekir. Birincisi, uluslararası camiaya ve bölge ülkelerine Musul'un tartışmalı, uluslararası siyasi ve hukuki bir statüsünün olduğunu kabul ettirmek, ikincisi Türkiye, Musul üzerinde tarihi hak sahibidir, Irak bölünürse Musul tekrar Türkiye'ye geri döner tezini kabul ettirmektir. Bunları sağlarsa biz Erdoğan ve AKP'ye teşekkür ederiz. Bu aşamada elde edilecek en iyi sonuçtur. Gelecek hükümetler geri kalanını halleder.

 Türkiye'nin Musul için gereksiz ve aşırı iştahı, kesin bölge savaşı çıkartır, Araplar ve İran Türkiye'ye saldırır, dış güçler de müdahil olur. Bölge de kan gövdeyi götürür. ABD, Türkiye'yi bu tuzağa doğru itiyor. Türklerin gereksiz bir maceraya ihtiyacı yoktur.        

Yazarın Diğer Yazıları