Ne kadar taparsanız sona o kadar yaklaşırsınız!

Yıllarca "Bilge lider, Türkmen Beyi" gibi yapay yorumlarla "kutsanmak" istenen Bahçeli, yanında tek bir Ülkücü kalmadığı için iradesini, düşüncesini rahat bir şekilde AKP'ye kanalize etti.

Bu durum yakın bir döneme kadar parti içindeki isyanın, tepkinin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyuyor.

Siyasette ittifaklar, ortaklıklar olabilir, gayet de tabiidir.

Ama kendi iradenizi, düşüncenizi ortadan kaldırıp, her dönem başka bir siyasi oluşumla ittifak yapmanız sizin herhangi bir argümanınızın, duruşunuzun, davanızın olmadığını gösterir.

DSP, ANAP, CHP ve AKP... Sırada kim var?

Sırada nereye katılmak, nereyle koalisyon kurmak var?

Millî ve yerli olmanın kıstasları nedir?

15 Temmuz bahane edilerek Başkanlık rejimi dayatıldı, şimdi de "millî ve yerli" denilerek AKP'ye tam destek veriliyor.

"Kıymetli devlet büyüklerimiz" önceki gün yaptıkları açıklamalarda MHP-AKP dışındaki tüm muhalefeti gayrimillî olarak tanımlayacaklarının mesajlarını verdi.

Bu durumda "millî ve yerli olmak nedir" bunu konuşalım.

1978 yılında başlayan PKK terörüyle askeri mücadele, sadece çözüm sürecinde durdurulmuştur. Bu bir millîlik midir?

Bölücü başı ile heyetler gönderilecek yapılan görüşmeler... Bu yerlilik midir?

Ülkenin kurucularına "iki ayyaş" denildi, bu milliyetçilik midir?

Trilyonluk kol saatleri rüşvet olarak alınmıştır, bu yerlilik midir?

Onlarca, yüzlerce örnek...

AKP'nin, 15 Temmuz'dan MHP'nin çizgisine geldiği iddia ediliyor...

Öyleyse milliyetçiler, ülkücüler nerededir? Neden onlar aynı kanaatte değiller?

Kutsal lider ve korku dağları

Sürekli olarak "liderimizi korumalıyız" ve "parçalanmak istenen bir ülke" laflarıyla yaşatılıyoruz.

Eğer siz devlet gibi devlet olur; yargınızı, hukukunuzu, birliğinizi daim ederseniz hiç kimse size bir şey yapamaz...

Ama size oy vermeyenleri gayrimillî olarak tanımlarsanız nasıl "millî ve yerli" olacaksınız?

16 Nisan gecesinde yapılan konuşmalarla "hayır" diyen vatandaşlara edilmedik hakaretin kalmadığı bir ortamda birliği nasıl sağlayacaksınız?

Millî bayramlarda, tarihi günlerde, millî maçlarda tek yürek olurdu eskiden bu ülke... Şimdi millî maçta forma giyen futbolculara "Bunlar yandaş, bunlar muhalif" denilerek tam destek verilemiyor. İnsanlar gönül rahatlığıyla, hiçbir siyasi detayı düşünmeden coşkusunu ortaya dökemiyor.

Bu sosyolojik travmadır. Peki bu travma nasıl ve ne şekilde icra edilmiştir?

Tükenmiş, değersizleşmiş, bayağılaşmış bir ortamda oluşturulan yapay korku duvarları; kendilerini herkesten üstün gören liderler için bir kalkan vazifesi görür.

"Kutsanan lider"e yönelecek, yönetimlerine tepki gösterilecek her eylem ihtimali, oluşturulan bu korku duvarları ile engellenir.

Sonrasında şiddet, baskı ve özgürlüğü kısıtlayan uygulamalar devreye girer.

"Biat etmeyen bizden değildir ve bizden olmayan düşmandır" denilerek korku yığınları oluşturulur.

Hapishane üzerine hapishane yapılan ülkelerin siyasi değişim süreçlerini incelediğinizde karşınıza tek bir gerçek çıkar; otoriterleşme, demokrasinin ortadan kalkışı ve mutsuzluk.

Bu gibi toplumların en büyük sorunu da hak aramaktan yılarak, öğrenilmiş çaresizlik haline geçmeleridir.

"Aman halimize şükredelim, aman başımıza bir iş açılmasın, aman tepki gösterirken ekmeğimizden oluruz..." denilerek düşünmeye vakit ayırmayan, yönetime kafa yormayan vasıfsız kitleler oluşturursunuz.

Yönetim; aileler, aşiretler, sermaye sahipleri arasında pay edilirken, ekonomik büyüme kaybolmaya, cari açık artmaya başlar.

En büyük yatırım ve bütçe payı mevcut yönetimin silahlı gücü haline dönüşen yapılara aktarılır.

Eğitim, insan hakları geri plandadır artık.

Bilgi üretimi ortadan kalkmış, adalet kavramı "vebalı" olmuştur.

Ne kadar taparsanız, ne kadar kendinizi güce teslim ederseniz sona o kadar yaklaşırsınız.

Bunun en güzel örneğini Türkiye'de yaşamıyor muyuz? Yandaşların kadrolarına bakın; 10 sene öncekiler neredeler? Hepsi gözden düştü, hepsinin kullanım süresi doldu.

Aslında hiçbir suçları yoktu. Ama sınırsız biat bu gibi yönetimleri tatmin etmez.

Çünkü bu bir teokrasidir. Teokratik rejimler de her zaman daha çoğunu ister, talep eder, verilmezse yok eder!

Yazarın Diğer Yazıları