Ne mutlu Türk'üm diyene

“Türk’üm, doğruyum çalışkanım. Yasam küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymaktır. Ülküm yükselmek ve ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun.”
Sayın okurlarım, geçirdiğimiz 6 Ekim çarşamba günü güzel İstanbul’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 86. yıl dönümü idi. Törenlere, Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk konulmasıyla başlandı ve Vatan Caddesindeki geçit törenleri ile devam etti. Geceleri de camilerimize asılan mahyalarla halkımızın sevincini paylaştık. “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”, “Milli Birlik Esastır”, “Ordumuza Şükran Borçluyuz”, “Önce Vatan” diyerek.  
Bizler böyle düşünürken mahyalara asılan Türk sözcüklerine alerji duyanlar, apar topar söndürdüler. “Ne mutlu Türk’üm diyene ifadesi bölücülüğe yol açabilir” işgüzarlığıyla alelacele kaldırıldı. İstanbul Müftüsü; “Mahyaların içeriği Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından Müftülüğümüzle görüşülmeden belirlenmiş olmasından kaynaklandığını” ileri sürerek “Vatandaşlarımızdan mahyaların kaldırılması yönünde telefonlar aldıklarını ve bu yüzden devreye girdiklerini” ifade etti.
Halbuki, camilerimizin mahyalarına yazılan metinler, sadece dini konularda değil, daha çok milli konularda olan ve Milletimizin hassasiyetlerini dile getiren önemli mesajlardır. Bu ifadeleri ırkçılık olarak değerlendirenler, milli değerlerimizi zayıflatmak isteyenlerdir. Aslında camilerimiz milli ve dini değerlerimizin birleştiği kültür yuvalarımızdır. Onların etkinliklerini zayıflatmamız halinde, ayakta kalmamız zorlaşır. Mahyalarımız da, camilerimizin önemli bir bölümüdür.
Diyanet İşleri eski Başkanı M. Nuri Yılmaz da, mahyalara yapılan yazıların, hiçbir sakıncası olmadığını, milli günler nedeniyle bu tür yazıların her zaman yapıldığını belirtti.
Prof. Yaşar Nuri Öztürk, “Türk Ordusuna şükran borcu taşımayanın imanından şüphe ederim, Millet kavramının kurumsal bir kavram olduğunu bilelim.” dedi. “Türkiye’nin bugüne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir haçlı saldırısı altında olduğu ve içerden de destek bulduğunu” söyledi ve “bütün bunlar, siyasi iktidarın arkasındaki toplum mühendislerinin işidir” dedi.
Sayın okurlarım, yazımın başlığındaki  “Ne mutlu Türk’üm diyene” tabirini, ilk defa Büyük Kurtarıcı M. Kemal Atatürk’ümüzün Cumhuriyetimizin onuncu yılı dolayısıyla 29 Ekim 1933 yılında, Ankara Hipodromunda yapılan Cumhuriyet Bayramı törenlerinde, bizler çocuk yaşlarında iken, kendi sesinden duymuştuk.
Bizim nesil Büyük Kurtarıcının Onuncu Yıl Nutku’nu ezberinden bilir ve “Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun.” “Şu anda, büyük Türk Milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.” “Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir.” “Türk Milleti’nin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır. Türk Milleti zekidir.” “Türk Milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir.” “Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafı ile atinin yüksek medeniyet ufkundan yeni bir güneş gibi doğacaktır.” “Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.” “Ne mutlu Türk’üm diyene”
Tanrı Türk’ü Korusun.

Yazarın Diğer Yazıları