Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Nereye gidilir?

Felsefî ve fikrî derinliğin hayat bulamadığı, felsefesiz, fikirsiz, romansız, tiyatrosuz, musikisiz, muhalefetsiz bir çürümenin içinde, idrâkimizin pencerelerinin kapandığı, içine ışık sızmadığı bir ülkede nemli bir kâğıt tomarı gibi küf kokuyor demlerimiz... İçinde yaşadığımız felâketleri yokluğa fırlatamıyoruz...
Kalbimizi ve kafamızı ve dahi ruhumuzu; insanî tarafları tamamen unutulmuş iktisadın acımasız kânunlarına peşkeş çekiyoruz...
Sanki hâlimizden bir ân bile hoşnûd olmamıza izin vermeyecek kadar kesif seyreden hâl-i pür melâlimize  yeterince korkunç bir ad takamıyorum açıkçası...
Aristokrasisini yitirmiş, ulemâsını tasfiye etmiş, üstelik milletin geçen yüzyıllarda kendi kendine geliştirdiği soyluluk tarzlarına ve geleneklerine sırt çevirmiş, ’Demokrat Parti’nin,  “Her mahalleye bir milyoner”  ve ’Anavatan Partisi’nin  “Benim memurum işini bilir”   ve AKP’nin  “Müslüman her şeyin en iyisine lâyıktır”  popülizmiyle tahrik edilen sınıf değiştirme gayretleri ve ortalığı kaplayan seviyesizlikler, yerden bitercesine türeyen, görgüden kıt ama paradan yana  zengin orta sınıf şaşkınları...
Dinin yalnızca ibâdetten ibâret olmayıp, aynı zamanda bir ahlâki bütün olduğunu görmezden gelen ve hâlâ yerleşik bir düzene uyum sağlayamayan göçebelik-köylülük; çirkin minâreler, nisbetsiz kubbeler, göğe yükselen ve şehirleri ucûbeye çeviren TOKİ konutları, zenginlerin sadakalarından değil, işadamlarının rüşvetlerinden şişen ve dağıtmaktan çok toplamak için kurgulanan vakıflar.
Hiçbir başarısızlık, hiçbir hırsızlık, hiçbir yolsuzluk, hiçbir gaf ve hiçbir skandalın ardından gerçekleşmiş tek bir istifayı bile tarihine kaydedememiş cumhuriyetimiz!
Siyâset sahnesinde laikleri mumla aratacak kadar görgüsüz, ahlâksız, yüzsüz, haram ve helâl kaygısından kıymeti kendinden menkûl bir fetvâ ile âzad olacak kadar hayâsız bir siyasal İslâmcı kadronun neredeyse iman ettikleri bir seçim sandığından çıkan liyâkatsizlik hükümfermâ on iki yıldır. 
Ülkede en rakik duyuşlardan, hissedişlerden, en kaba ve kesif sosyal teorilere kadar hiçbir kalb-i salimin ve hiçbir akl-ı selîmin ihâta edemeyeceği bir ’intizamsızlık mahşeri’ söz konusu.
Hak,hukuk, adâlet gibi en mukaddes değerler, iktidarın ağzında patlayan bir aşufte sakızı gibi.
Vatan,  toprak, şehit, bayrak gibi en yüce kavramlar, hamâset saldırıları altında özre dönüşmüş hâlde. 
Tarih, millet, devlet gibi olmazsa olmazlar, katillerle oturulan pazarlık masalarına sürülen pey akçeleri.
Ve çepeçevre acı, ıstırap, kahır, zillet’85
Ve’l-hâsıl gitmek vaktidir gâliba!
Lâkin nereye gidilir.. ölmedikçe!..
Yarınların hızla azaldığı, dünlerin hızla çoğaldığı âhir ömürde nereye gidilir, ölmedikçe! 

Yazarın Diğer Yazıları