Önümüzdeki 5 yılın "kriter"i...

Yazının başlığını açabilmek için sarayın arka kapılarında neler olduğunu pek fazla kurcalamaya gerek kalmadı. Bugün, ağırlıklı olarak açık kaynaklara başvuracağız;

Önce Milliyet gazetesinde köşe yazan Cumhurbaşkanı başdanışmanı Cemil Ertem'in "ABD'nin İnsanlığa İlan Ettiği Savaş" başlıklı yazısından bir kesit:

"Kissinger Doktrini

Bu, insan aklına, onuruna aykırı doktrini Amerika ortaya atıyordu ama bunu BM'de, Çin, Rusya, Fransa, İngiltere de kabul ediyordu. Bu 'beşli' bütün bir yüzyıl ve tabii şimdiye değin, Kissinger'ın yukarıdaki doktrinini -açık ya da örtülü- kabul ettiler. Çünkü var olan dengenin bozulması demek, hem ekonomik hem de siyasal olarak var olanı kaybetmek anlamına geliyordu. İlk defa buna 'Dünya beşten büyüktür' diyerek Erdoğan karşı çıktı ve bu tezi, yine 2. Dünya Savaşı sonrası ABD hegemonyasının siyasi tesisi için kurulan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda seslendirdi. Artık Kissinger Doktrini bitiyordu."

AKP'ye bağlı SETA'cıların çıkardığı "Kriter" adlı derginin son sayısında ise daha fazla somut veri mevcut. Dergide baştan sona tek adam güzellemesi yapılıyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına getirilen aynı zamanda derginin  genel yayın yönetmeni de olan Fahrettin Altun, "Erdoğan Sadece Erdoğan Değildir" başlıklı yazısında şu düşüncelere yer veriyor;

"Batı dünyası 2000 sonrasında bir parçalanma sürecine girdi, ancak bu sözüm ona Doğulu terörizm tehdidi dolayısıyla değil, Batı'nın liderliği konumunu sürdürmekte zorlanan ABD'nin politikaları dolayısıyla oldu. Bundan 15 yıl önce Jürgen Habermas şunu söylerken çok haklıydı: 'Batı dünyasını bölen, uluslararası terörizm tehlikesi değil bugünkü ABD hükümetinin uluslararası hukuku görmezden gelen, BM'yi kenara iten ve Avrupa'yla ipleri koparmayı göze alan politikalarıdır.'

...

Türkiye de bu süreçten etkilendi. Hem bölgesindeki yangından etkilendi hem de PKK, DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütlerinin saldırılarına maruz kaldı. Ne var ki Batı'nın birliğinin dağılmaya başladığı yıllarda Türkiye geleneksel ve yapısal sorunlarını çözmek noktasında bir imkana kavuştu. 2002 sonrasında Türkiye güçlü bir siyasi liderlik ve istikrarla tanıştı. Türkiye bu imkan sayesinde yoksulluk, dışa bağımlılık, devlet-millet ayrışması ve terör sorunlarına karşı çözüm üretebildi.

Türkiye'nin terörle mücadelesi Batı'nın, ABD'nin aksine birliğini sağlama noktasında büyük bir işlev gördü.

...

Süreç bununla da kalmadı. Güç kazandıkça terör başta olmak üzere bölgesindeki sorunlara daha fazla eğilme imkanı bulan Türkiye süreç içinde bölgesel bir aktöre dönüştü. Geldiğimiz noktada, bir başka deyişle Türkiye, şahlanış dönemine girdiği bu ortamda artık küresel terörizme ve küresel alanda yaşanan adalet sorunlarına eğilme imkanı buluyor. Türkiye küresel alanda varlık gösterdikçe aynı zamanda Batı dünyasının geleneksel sorunları olan ırkçılığa, gelir dağılımındaki adaletsizliklere ve şiddet olaylarına ilişkin de tutarlı çözüm önerileri sunuyor.

İnsanlığın küresel alanda yaşadığı sorunlara Batı dünyasının çözüm üretme imkan ve kabiliyeti yok. Ne yazık ki modern Batılı özne bugün insanlığın yaşadığı sorunların kaynağı. Türkiye'nin bu imkanı değerlendirmesi çok hayati bir mesele.

İşte bu yüzden Erdoğan, sadece Erdoğan değildir..."

***

Derginin diğer bir yazarı İsmail Çağlar'da geleceğe şöyle ışık tutuyor (!):

"... Öyle ki seçimlerin öncesinde Türklerin yoğun olarak yaşadığı ülkelerde medya Türkçe Erdoğan karşıtı yayınlar yapıyor, gazete ve dergiler sık sık manşetlerine ve birinci sayfalarına düşmanlaştırılmış Erdoğan portreleri taşıyorlar. Ancak Erdoğan'ın 24 Haziran seçimlerini kazanması halinde artık geri dönülemez bir şekilde Türkiye realitesinin bir parçası olacağı istemeseler de en sonunda Batılıların da görmek zorunda kaldıkları bir gerçek oldu. Tam da bu nedenle bir süredir Türkiye'ye karşı tutumlarını duygusal bir karşıtlığa hapsetmiş olan Batılı çevrelerden seçim öncesi ve sonrasında Türkiye realitesini kabul eden daha rasyonel mesajlar gelmeye başladı. Alman şansölyesi Merkel'in Erdoğan'la seçimden sonra görüşme planını seçimden çok önce ifade etmesi, ABD Kongresinin Türkiye ve Erdoğan karşıtı etkili senatörlerinin seçimden hemen sonra Erdoğan'ı ziyaret edip rasyonel mesajlar vermesi, her seçim sonrası seçim hilesi söylemi üzerinden Erdoğan'ın meşruiyetini sorgulamaya açmaya çalışan Batı basınında 24 Haziran sonrasında bu trendde belirgin bir azalma gözlenmesi örneklerden sadece birkaçı. Batı'dan gelen yoğun normalleşme ve rasyonelleşme mesajları 24 Haziran seçimleriyle birlikte Erdoğan liderliğinin kalıcılığının Batı dünyası tarafından da kabul edildiğinin ve ilişkilerin bu verili zeminde yükseleceğinin teyidi hüviyetinde."

***

Dergiden son alıntıyı da  Kemal İnat'ın "Başkanlık Döneminde Türkiye'nin Dış Politikası" başlıklı yazısından yapalım:

"Seçim sonuçları -şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da- Türk dış politikasına yön verecek temel aktörün Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu gösteriyor. Bu, Erdoğan'ın 'Dünya Beşten Büyüktür' sloganıyla uluslararası sistemdeki adaletsizliğe karşı mücadelesinin devam edeceği ve 2023 hedefleri doğrultusunda Türkiye'yi bölgesel güçten küresel bir güce dönüştürme yolundaki politikasını sürdüreceği anlamına geliyor.

...Bu durum Türkiye'nin yeni dönemde Batılı 'müttefikler'ine içlerindeki fikir ayrılıklarını ve kafa karışıklıklarını gidermeleri için biraz zaman vermesi gerektiğini gösteriyor. Eğer bu zaman sonunda Türkiye'nin egemenliğine saygı duymayan müdahaleci politikaların devamını savunan görüşler Batılı iktidarlarda öne çıkarsa Ankara da ona göre reaksiyon gösterip şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da ABD ve Avrupa ile bağımsızlığını ve kendi halkının çıkarlarını esas alan politikasını sürdürecektir. Ancak bu, Türkiye'nin Batı'yı yekpare bir bütün gibi değerlendirmesi anlamına gelmeyecektir kuşkusuz. Bir yandan Türkiye ile rasyonel bir ilişki geliştirilmesini savunan ülkeler ve kesimlerle iş birliği imkanları araştırılırken diğer yandan düşmanca politika izleyen gruplara karşı gerekli önlemler alınacaktır."

Hani biz de bir söz vardır; "şıh uçmaz mürit uçurur" diye... Kulağıma gelen bilgilere göre sarayın uzman stratejistleri (!)  Erdoğan'a sürekli olarak "ABD'ye karşı Batı'yı/ Avrupa'yı toplayacak tek lider sensin. Hepsi senin arkanda birleşecek..." diye gaz veriyor. Maşallah!..

İnşallah, sonu stratejik derinlik, Emevi Camisi gibi olmaz...

Hayırlara vesile olur inşallah!..

Yazarın Diğer Yazıları