Ötenazi hakkında birkaç söz

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde yer alan üzücü haberlerden biri de şuydu:

Hollanda’nın eski başbakanlarından 93 yaşındaki Dries van Agt ve 70 yıllık eşi Eugenie ötenazi yolu ile hayatlarına son verdi.

Van Agt’ın kurucusu olduğu Haklar Forumu, ikilinin ölüm haberini 'birlikte ve el ele' diye duyurdu.

Açıklamada, Agt çiftinin çok hasta oldukları, bu nedenle birlikte ölmek istedikleri belirtildi.

Hollanda'da yılda yaklaşık bin kişinin ötenazi isteğini yerine getiren Expertisecentrum Euthanasie isimli kuruluşun sözcüsü, destekli ölüm taleplerinin yapılan çeşitli testlerden sonra gerçekleştirildiğini söyledi.

...

Bu haber dolayısıyla ötenazi hakkındaki görüşlerimi söylemek istiyorum:

Bir kişi ağır hastaysa, iyileşme imkânı yoksa bunun çaresi kendi isteğiyle de olsa onu öldürmek değil eceliyle ölünceye kadar tıbben desteklemeye devam etmektir.

İnsanlar acaba depresyon geçirip ruhen intihar potasına girdiği için mi ötenazi istemektedir?

Eğer öyleyse onları öldürmek değil depresyon tedavisine almak gerekmez mi?

Bir hastanın iyileşmesi imkânsız hastalığa yakalandığını kesin şekilde söylemek mümkün müdür?

Doktorların teşhis ve tedavi konularında ne kadar yanıldıklarına çeşitli örneklerle sık sık tanık olmuyor muyuz?

“Ağır hasta” diye birini yoğun bakımda yaşatmaya çalışmamak, kendi istedi diye ona ölüm vizesini vermek, tıpta doğabilecek yeni tedavi olanaklarını hiç hesaba katmamak değil midir?

Diyelim ki, daha bir yıl yaşayacak hasta ötenazi istedi diye öldürüldü. Ama ölümden altı ay sonra o hastalığın çaresi bulundu. Bu durumda öldürme eylemi cinayet sayılmaz mı?

////////////////////////////

“Bir Yudum Bahar”

+++++++

Tesadüf bu ya, geçen ay ötenaziyle ilgili “Bir Yudum Bahar” isimli bir film izlemiştim.

Ondan da bahsedeyim biraz:

2000’li yıllar...

Fransa’da bir kent...

70’li yaşlarını süren Yvette, mütevazı bir evde köpeğiyle birlikte yaşıyor, zar zor geçiniyordu.

Bedeninde oluşan bir benin giderek büyümesi nedeniyle hastaneye başvurdu.

Yapılan tetkikler sonucu kanser teşhisi kondu.

Üstelik kanser kısa sürede ilerlemiş birçok organı etkilemişti.

Tam bu sırada eve, kaçakçılıktan cezaevinde yatan oğlu Alain de tahliye olup geldi.

Oğluyla öteden beri bir türlü anlaşamıyor, hemen her konuda tartışıyordu.

Hastaneye radyasyon tedavisi için gidişlerinden birinde doktoruna, “Bu hastalığın sonu ne olacak, beni ne bekliyor” diye sordu.

Doktor, ileride yatalak olacağını, başkalarının bakımına ihtiyaç duyacağını söyledi.

Bu yanıt üzerine ötenazi yaptırmaya karar verdi.

Fransa’da ötenazi yasak olduğu için İsviçre’deki bir klinikle anlaştı.

Gerekli yasal prosedür tamamlanınca verilen “ölüm randevusu” için oğluyla İsviçre’ye gitti.

Klinikte bir odaya alındı.

Portakal suyuyla karıştırılmış zehri içti.

Yanı başında bekleyen oğluyla kucaklaşıp vedalaştı ve son nefesini verdi.

...

Stephane Brize’nin yönettiği filmin senaryosunu Florance Vignon ile Stephane Brize birlikte yazmış.

Yvette rolündeki Helene Vincent çok başarılıydı.

Ölüme adım adım yürüyen bir kadını etkileyici bir performansla canlandırdı.

Diğer roller şu oyuncular arasında paylaşılmıştı:

Vincent Lindon, Emmenuelle Seigner, Oliver Perrier, Sylvie Jobert.

Topu topu 6 kişinin rol aldığı bir filmdi bu.

Tiyatro oyunu olsa sanki daha iyi olurdu gibi geldi bana.

...

Filmin en etkileyici sahnelerinden biri, Yvette’nin dul komşusu ile vedalaşmasıydı.

Birbirlerine aşık olmalarına karşın bunu ancak taraflardan birinin ölümüne sayılı saatler kala göstermeleri gerçekten trajikti.

Son olarak şunu da belirteyim:

Yvette, ölüme giderken keşke yıllardır yalnızlığını paylaştığı sevgili köpeğiyle de vedalaşsaydı.

Yazarın Diğer Yazıları