Politikacıya çekidüzen

Ne Oluyor'daki tekli sohbetlerin faydası var. En azından katılımcının bazı özelliklerini keşfediyoruz. Bülent Turan'ın fiziksel yapısını da yakından inceleme fırsatını buldum. Çanakkale milletvekili olması bir yana, açık renk gözleriyle "Suyun ütesi" olduğu kesin. "Muhalefet, uzattığım eli havada bırakıyor" diye şikayet etti. Ancak Meclis çalışmaları sırasında ekrana yansıyan görüntüleri söylediğinin tam tersi. Hırçın tavırlarıyla tanındı.

Ak Parti Grup Başkan Vekili Turan'ın saç stili de ilginç. Çim sahaların kelleşen bölümlerine yapılan yamaları hatırlatıyor. Başarılı olmadığı daha ilk bakışta fark ediliyor. Akla iki şeyi düşürüyor. Bulutsuzluk Özlemi'nin "Tepedeki Çimenlik" şarkısını hemen hatırlıyorsunuz. Diğer örneği Rex Tillerson'dan verebilirim. 80'ini devirmiş ABD Dışişleri Bakanı, bu konuda Bülent Turan'a rol model olabilir. 31 Mart'ta devredeceği bakanlık görevi süresince uyguladığı "kafa kamuflajı" mükemmel. Exxon'a dönüşünde de aynı görüntüyü sürdüreceğinden şüphe yok.

Daha önemli olan

"Darılmaca, kızmaca yok" diyip, bir politikacıda olması gereken en önemli özelliğe değineceğim; "hitabet." Ak Parti yöneticisinde bu özellik zayıf. Heceleri yutarak konuşuyor. S ve R harflerini söylemekte zorlanıyor. Şovmen Beyaz'dan -Beyazıt Öztürk- daha beter.

Bülent Turan'a tavsiyem mutlaka eğitim alması. Eski Roma'daki ünlü hatiplerin "ağızlarına çakıl taşı alıp" kendilerini nasıl eğittiklerini aklından çıkarmamalı. Son olarak Turan'a siyasi yaşamında başarı dileklerimi yollamayı unutmuyorum.

İyiye gidenler

Yeterince ukalalık yaptım. Bu yüzden CNNTURK'teki diğer grup başkan vekiline daha az yer ayıracağım. CHP'li Özgür Özel'den birkaç satırla söz edip bırakacağım. Kelime ve heceleme hatası yok. Ancak, ağzını açtığında iyi bir şey duymuyoruz. Genelde kullandığı iki kelime var; "tuzak ve baskın". Bunları ne kadar tekrarlarsa, strateji hataları o kadar fazla ortaya çıkıyor. Madem muhalefettesin savunmanı ona göre kur. Devamlı ağlayıp şikayet eden bir sözcüden hoşlanılmıyor. Bir süre sonra ilgiyi de kaybediyor. Yakınmayı daha şirin hale getirmenin formülleri de var. Özgür Özel'e bunları tavsiye ediyorum.

Ne Oluyor'daki başarılı konuklar, en son çıkan biri akademisyen iki gazeteci idi. Erdinç Yazıcı ile Erdem Gül'ün konuşmalarını beğendim. Hakaretsiz seviyeli konuşmalar yaptılar. "Kaç kişi izledi" diye sorarsanız pek çok kişi çoktan yatmıştı cevabını verebilirim.

Aynı üçlü

NTV'nin Siyasi İşler'inde iktidar sözcüsü üç gazetenin Ankara temsilcileri tekrar buluştu. Ekrana iyice alıştılar. Şaşırtan Serpil Çevikcan oldu. Afrin Harekâtı onu "askeri uzman" haline getirdi. Fikret Bila'nın bu işe katkısı var mı?

Mustafa Kartoğlu'nun gittikçe çoğalan fetvacılar eleştirisini sevdim. "Diyanet'in imamlarının arkasında namaz kılmayın diyen cemaatler var" lafını yerinde kullandı. Bu konuda en çarpıcı çıkışı Okan Müderrisoğlu yaptı; "Cuma namazlarına 17 milyon kişi gidiyor. Hoca efendiler ise ellerine verilmiş metinleri okuyorlar". Bu tespit gerçeğin kendisi. Demek ki, dini eğitimde camilerin önemi büyük. Gerekli bilgilendirme buradan başlamalı.

***

Yolların dayıları

Halkın sorununa en fazla önem veren HaberTürk kanalı oldu. Senem Toluay Ilgaz, "Enine Boyuna"sını taksici-uber kapışmasına ayırdı. Ticari araç sektörünü kimlerin yönettiğini anlama açısından çok faydalı oldu. Resul Sivri ve Eyüp Aksu adlı şoför liderleri ağızlarına geleni söyledi. Lafı dolaştırıp dolaştırıp "siyasi alandaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz"a getirdiler. Bunu açmak gerekirse, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın durağı ziyaretlerinden söz ettikleri belli. Kılıçdaroğlu da taksi duraklarında çay içenlerden. Eğer iktidar ve muhalefet bu işlere devam ederlerse olacakları görebiliyorum. Hedefe oturtulanlar arasına medya kuruluşları da sokulacaktır.

Bunlardan biri yılların köşe yazarı Nihal Bengisu Karaca'ya "sen ne iş yapıyorsun" diye sordu. Demek ki bu zatımuhterem sadece spor sayfalarıyla ilgileniyor.

Ceza Hukuku uzmanı Prof. Dr. Ersan Şen de nasibini aldı. Ona "Avukat Bey" diye hitap edildi. Anlayın, şoförlerin kimlerin yönetiminde olduğunu. Tüm bunları izledikten sonra endişelerim arttı. Bitirirken bir açıklama yapayım; "Uber'le hiçbir işim olmaz. Kimse bana bip atmaya kalkmasın".

***

BALAT'IN İKİ KAYBI: Mavi Köşe'nin -Arnavut'un Yeri- sembollerinden biri daha Hakk'a yürüdü. Ali İştay'ı kaybettik. Ali ağabey Rıfat Baba'nın lokantasını devam ettiren ikinci kuşaktandı. Uzun süredir hastaydı. Lokantayı şimdilerde torunlar işletiyor. Bilmeyenler şaşırabilir artık bir patroniçe var; Mine İştay.

SON MUSEVİ ÖLDÜ: Bölgenin son Yahudisi de vefat etti. Korin Suryano, Fener-Balat yöresindeki tüm Musevi mallarının yöneticisi idi. Gençliğindeki halini bilenler onu ünlü artist Doris Day'e benzetirlerdi. Korin'e de toprağı bol olsun diyorum.

Yazarın Diğer Yazıları