Provokasyon(!)

Provokasyon(!)

Kışkırtma, demek.

"Herhangi bir kişiye, gruba, kuruluşa veya devlete karşı girişilen ve onları sonradan ağır sonuçlar verecek bir karşı eylemde bulunmaya zorlayan, önceden tasarlanmış girişim…"

*

Çoğunluk bunu hep "sokak"tan bekler.

Keza siyaset de…

Parti ayrımı yapmaksızın, liderler hep bu adresi işaret göstererek yapar temkin, tedbir çağrılarını.

*

Daha bir hafta oldu olmadı; CHP Genel Başkanı provokasyona karşı uyaralı.

Biri bir laf ederdi, omuz atardı, yan bakardı; kalabalık bir ortamı galeyana getirici bir işaret fitili ateşlenirdi…

Sonrası, "Çık çıkabilirsen işin içinden"lik bir kargaşa…

"Aman"dı…

"Sakın"dı…

*

Bütün bu sağduyu, soğukkanlılık, prim vermemeye gayret azmi içinde muhalefet bir küçük detayı atladı;

Bizim mahallenin girişinde, dev puntolarla ama hayalet harflerle, "Dikkat çarpıtma" çıkabilir, "Algı operasyonu" düşebilir, "Toplum Mühendisliği" çarpabilir, "İtina ile bilgi kirletilir" yazılı!

O fitil bir televizyon ekranında "boş bulunmuş gibi", "gafmışçasına", "maksadı aşan kullanım" formunda, aslına hiç öyle bir niyet yokken sorulan soru üzerine güya "mecburen" söylenmiş bir tek cümle, hatta kelime ile de ateşlenebilir pekala!

Bir tek manşet yeter pimi çekmeye…

Sonrası;

"Boooommmmm…"

Geriye ne masa kalır, ne sandalye!

*

Kendi adıma, bir gazete yazarı olarak filan değil Türkiye Cumhuriyeti''nin bir vatandaşı, çocuğunun nasıl bir ülkede yaşayacağını da düşünmek, hesap etmek zorunda olan bir anne olarak hiç istemem böyle bitsin bu hikaye;

Ama isteyeni çok.

Görev bileni çok.

*

Siz uzlaşmanın değerini bildirmeye, karşılıklı saygı kültürünü yerleştirmeye, birlikte yaşayabilme kabiliyetinin paslarını sökmeye, Cumhuriyet''i kuran o ortak aklın, fikrin, ruhun üzerindeki tozu silmeye çalışırken, tam da bu uzun ve karanlık tünelin sonundaki ışığın görünür hale geldiği anda; ne olduğunu bile anlayamadan, filmi bir 100 yıl daha geri saracak kalın bir duvara çarpmış halde buluverirsiniz kendinizi…

Duvarcı kimdi, malzeme nereden geldi arayıp bulana kadar atı alan ne Üsküdar bırakmış, ne Çankaya, ne Edirne, ne Van!

*

Bir tarafına CHP''nin, diğer tarafına İYİ Parti''nin konumlandırıldığı HDP polemiği; tam da böyle bir "provokasyon" örneği;

Zira ne zaman, ne zemin, HDP''ye bakanlık verip vermemeyi tartışmayı gerektirmiyor.

Öyle ya nasıl verilecek?

HDP muhalefetin, en azından 6 muhalefet partisinin seçim ittifakında mı?

Ona gelene kadar 6 muhalefet partisi arasında bir seçim ittifakı var mı?

Dahası seçim var mı?

Umuyoruz ki, bir gün elbet var da, hangi sistemle yapılacağını bilen var mı?

Bu muallak ortamda, an itibarıyla, teknik olarak zaten mümkün olmayan bir işi ihtimal dahilindeymiş gibi konu etmenin, üzerine fikir beyan etmenin, "velev ki"den başka hiçbir dayanağı olmayan bir huzursuzluk oluşturmanın, suyu ve de mideleri bulandırmanın faydası var mı?

*

Olmaz mı!

Var.

Var da;

Ne CHP''ye var…

Ne İYİ Parti''ye…

Ne "6''lı masa"ya…

Ne "Millet İttifakı"na…

Ne, "Aklı, vicdanı, irfanı hür" olarak, "insani koşullarda" yaşayabileceği iklime kavuşmak için artık gün sayan millete var.

*

Bu tartışma;

BİR: Yolsuzlukların konuşulmasını geri plana iterek AK Parti''ye yaradı.

İKİ: Zamların ve son enflasyon oranlarının konuşulmasını geri plana iterek AK Parti''ye yaradı.

ÜÇ: Temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı uygulamalarının tartışılmasını geri plana atarak AK Parti''ye yaradı.

DÖRT: Kürt vatandaşların "sahibi(!)" olma imkan ve kabiliyeti her geçen gün zayıflarken, bir anda, yeni bir sömürü alanına kavuşan HDP''ye de yaramadı değil hani!

*

Yapımda ve yayında emeği geçenlerin gözüne, dizine dursun!

SORU-YORUM

Biz neden "ne kadar demokratik" olduğumuzun tescilini, kurucu baba olarak Şeyh Sait''i benimseyerek "demokrasi"nin "d"sini bile içselleştirmediğini net olarak ortaya koyan bir feodal siyasal yapı olan HDP üzerinden tescilletmek zorunda oluyoruz ki?

Çok saçma değil mi!

Yazarın Diğer Yazıları