Rusya neden Suriye'de? Ne yapmak istiyor?

Suriye, Rusya için hava ve deniz üslerinin yanı sıra bölgedeki enerji kaynaklarının transferi açısından stratejik bir öneme sahip. Esad rejiminin devamının sağlanması Moskova'nın bakışıyla küresel çatışma alanının Rusya lehine yönlendirilebileceği etkili bir araç olarak kabul ediliyor. Rusya'nın bu hamlesiyle hareket alanı giderek daralan Türkiye, aynı zamanda ABD-Esad-PYD-Kremlin pazarlığında olası gündem maddeleri arasında bulunuyor. Moskova yönetimi Türkiye'nin gerçek amacının IŞİD'le mücadele etmek değil; Esad rejimini değiştirmek ve PKK'nın Suriye kolu olan PYD'ye karşı mücadele olduğunu iddia ediyor. Bu ve başka gerekçelerle Türkiye tarafından Suriye'nin kuzeyinde güvenlik bölgesi oluşturulmasına ABD ve Rusya birlikte karşı çıkıyor. Peki Rusya'nın Orta Doğu'ya konuşlanması ani gelişmeler mi yoksa uzun soluklu bir sistem analizinin mi sonucu?

Orta Doğu hamlesi yeni değil

SSCB'nin dağılmasının ardından Rusya'da Ulusal Güvenlik çerçevesinde hazırlanan en önemli belge 1997 Ulusal Güvenlik Konsepti belgesidir. Daha çok ülke içerisindeki sorun alanlarının üzerinde durulduğu bu belgede, NATO'nun genişlemesi bir tehlike olarak görülmüş buna rağmen "Batı ile iyi ilişkiler" göz ardı edilmemiştir. 2000 yılında ise Cumhurbaşkanı Putin tarafından Ulusal Güvenlik Konsepti uyarlanmış ve Rusya'nın çevrelenmesi ya da başka ülkelerce sınırlarına yakın yabancı askeri üslerin oluşturulması tehditler arasında öne çıkarılmıştır. Özellikle Kosova'da yaşanan hadiseler ve eski Varşova Paktı üyesi ülkelerin NATO'ya entegrasyonu, Rusya açısından "Batı ile güçlü iş birliği" yaklaşımını gözden geçirmesine neden olmuştur. Aynı belgede NATO'nun BM mevzuatı başta olmak üzere uluslararası hukuku hiçe sayarak etkinlik kurması eleştirel bir tespitle yer almış ve ABD'nin küresel nitelikli operasyonları ile Rusya'daki terör/ayrılıkçı süreçler arasında ilişki kurulmuştur. Bu değişiklikler Rusya'nın tek kutuplu dünya yaklaşımına gösterdiği tepkiyi yansıtan 2009 ulusal güvenlik stratejisinin de işaretleridir.

Çok kutuplu dünya ve enerji faktörü

2009 belgesinde Rusya'nın bağımsızlık sonrasında karşılaştığı ekonomik ve sosyal problemleri büyük ölçüde atlattığı vurgulanarak artık proaktif ve pragmatik bir dış siyaset sürdürüleceği vurgulanıyor. Yeni güvenlik anlayışının temelinde çok kutuplu dünyanın petrol ve doğal gaz öncelikli enerji kaynakları için yeni bir savaş alanına sahne olacağı belirtiliyor. Ve günümüzü yansıtan bir yaklaşım olarak orta ve uzun vadede Orta Doğu'daki gelişmelerin Rusya'nın güvenliği için tehdit oluşturabileceği öngörülüyor. Aynı şekilde Hazar Denizi ve Orta Asya bölgesinde de bu mücadelenin yoğun bir şekilde yaşanacağı ifade ediliyor. ABD ile ilişkilerde ise "eşitler arası" etkileşimin esas alınacağı ve olası bir iş birliğinin küresel terörizm ve bölgesel çatışmaların sonlandırılması üzerine gerçekleştirileceğinin altı çiziliyor.

Kırım ve ambargolar nihai tetikleyici

2003'te Gürcistan'da Rus yanlısı yönetimin değişmesi ve ardından 2008 yılında yaşanan Rusya-Gürcistan savaşı ile Ukrayna ve Kırım'daki gelişmeler, birbirinden ayrı düşünülemez. Her iki süreç de Batı'nın ve daha özelde NATO'nun post-Sovyet alana yayılma girişiminin Rusya'daki algısı ile ilişkilidir. 2000 sonrasında ekonomi öncelikli olmak üzere Avrasya Birliği düşüncesini hızla hayata geçiren Rusya'nın, Ukrayna olmadan birliğin nihai sınırlarına ulaşması mümkün değildir. Bu sebeple Kırım'ın ilhak (Rusya'nın yaklaşımı) ya da işgali (Türkiye'nin yaklaşımı) Rusya-Batı mücadelesinin en belirgin tezahürüdür. Rusya'nın 2014'te Kırım'ı ele geçirmesiyle birlikte başlayan mücadelede ABD öncülüğünde kapsamlı bir ekonomik ambargo başlatılmış ve sadece Rusya değil onunla entegre hale gelmiş pek çok ülkenin ekonomisi krizle baş başa kalmıştır. Ambargolarla birlikte Rusya ve Avrasya Birliği ülkelerinde büyüme hızı düşerken, ciddi tasarruf tedbirleri her ülkenin sosyo-politik sistemlerini kırılgan hale getirmiştir. Krizin Avrupa'ya maliyeti ise yaklaşık 100 milyar dolar. Ancak bunlara rağmen Rusya'nın 2014 yılındaki askeri harcaması ABD ve Çin'in ardından dünyadaki toplam askeri harcamanın %4.8'ine karşılık gelmektedir. Dolayısıyla Rusya'nın Orta Doğu hamlesi jeopolitik ve jeostratejik güç mücadelesinde mesafe almak dışında ambargolarla sarsılan Avrasya Ekonomik Birliği alanının Batı ile uzlaşma sürecinin kırılma noktasıdır.

Yazarın Diğer Yazıları