Samsun'da Ata'ya bir ambargo daha!

19 Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi "logo"sunu değiştirmiş. Gazeteci İsmail Küçükkaya dün hem eski, hem de yeni logoyu paylaştı sosyal medya hesabında.

Logolar, kurumların kimlik beyanlarıdır. Dolayısıyla karar alma süreci de, yenisini belirleme süreci de, öyle duvar rengini, ofis döşemesini değiştirmeye benzemez. Bir mesajı vardır her şeyden önce; ne olduğuna, kim olduğuna, ne yapmaya çalıştığına dair bir şey söyler topluma.

Ben de bu merakla şöyle bir baktım logolara;

19 Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ne yapmaya çalışıyordu acaba?

Baktığınızda siz de görmüşsünüzdür birinin kadüseli, diğerinin kadüsesiz olması dışında "belirgin" tek fark var iki logo arasında;

Atatürk!

Eskisi, 19 Mayıs Üniversitesi'nin de logosu olan at üzerinde şahlanmış Atatürk tasvirini de barındırırken, yenisinde bu tasvir çıkarılmış ve sadece diş figürü kalmış geriye.

Sormadan edemiyor insan malum konjonktürde;

Ne istediniz Atatürk'ten?

Atatürk'ü çıkarınca daha mı çağdaş, daha mı modern, daha mı kurumsal misyonunuza uygun bir logoya kavuşmuş oldunuz?

Ha bir de şu sorulmalı:

19 Mayıs Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi'nin çözüm bekleyen yegane sorunu logonun Atatürk'ten arındırılması mıydı?

Logodan Ata'yı çıkarınca öğrencilerin eğitim koşulları, barınma, beslenme, burs olanakları mı iyileşti? Fakülte "dünyanın en iyileri" arasına mı girdi? Ne oldu yani?

 

 

---

 

Ne umduk ne bulduk

Samsun Valiliği, sahaya sustalı bıçakların atıldığı Beşiktaş Konyaspor maçından günler sonra yaptığı açıklamada, keşke "Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa" pankartının sahaya alınmamasını "farklı yorumlayanlar" hakkında değil de "sustalıların sahaya girmesinde ihmali bulunanlar hakkında" adli ve idari süreç başlatılacağını duyursaydı...

 

---

 

"Devşirme" olmayan zaferler aşkına...

Tarık Langat Akdağ, Polat Kenboi Arıkan, Elvan Abeylegesse, Tezeta Dargersa, Mirela Dulgheru, Jak Ali Harvey, Karin Melis Mey ve diğerleri; onlar Türk sporunun "devşirme"leri!

Kimi Afrika'dan, kimi eski Doğu Bloku ülkelerinden, kimi de son yıllarda özellikle masa tenisinde getirdikleri madalyalarla Uzak Asya'dan geldi...

İyi sporcu her biri; en azından hiçbiri şimdiye kadar "doping"le başımızı eğmedi (Elvan'ın madalyaları geri alındı ama federasyon benzer durumdaki birçok Türk sporcunun arkasında durmadığı kadar arkasında durdu ve "testlerde yanlışlık olduğunu" savundu).

***

Ve fakat...

Hiçbirinin kazandığı hiçbir zafer, kırdığı hiçbir rekor zannediyorum hiçbirimizi -hadi herkes adına konuşmayayım ama biliyorum ki çoğumuzu- önceki gece  Ramil Guliyev'in imza attığı başarı kadar sevindirmedi.

Azerbaycan kökenli Ramil sahiden de "millî atletimiz"di.

***

Irkçı yaklaşım olarak değerlendirmesin kimse bu dediğimi, eğip bükmesin; değil çünkü.

Benimki sadece "Türk spor tarihinde bir ilk" olan 'Erkekler 200 Metre Dünya Şampiyonluğu'nun "profesyonel bir sözleşme"nin meyvesini almış olma memnuniyetinin yanı sıra, o ilki başaran sporcumuzun ağzından "Tüm dünyaya İstiklal Marşımızı dinletmek benim için bir onurdu", "Ne mutlu Türk'üm diyene", "Ben Türk'üm. Atatürk'ün evladıyım" sözlerini -nihayet- duyabilmiş olmanın da sevinci...

***

Profesyonel kulüplerde Türk sporcu bulmak için samanlıkta iğne aramaya yakın bir performans sergilememiz gereken şu son yıllarda en azından millî takımlarda "devşirme sistemi"ne son verilse; Türk sporuna/Türk sporcusuna yatırım teşvik edilse de biz de gurur gibi gururlar, sevinç gibi sevinçler yaşasak, yaşayabilsek yine...

 

---

 

GÜNÜN SORUSU

Başbakan Binali Yıldırım, "Suriye ve Irak'ta yapay devlet yapılanmasına izin vermeyeceğiz" dediği açıklamada, "Türkiye'nin güvenlik politikasında herhangi bir değişiklik olmadığını" da belirtti...

Suriye ve Irak'ta "yapay devlet yapılanması"nın eşiğine gelmemizin sebeplerinden birinin de "Türkiye'nin bataklığa saplanan dış politikayla uyumlu güvenlik politikası" olduğu düşünülünce, Yıldırım'ın söylediğinin tersine izlenen politikada değişikliğe gidilmesi, hiç değilse Barzani'nin dün Türk basınına da yansıyan ve "Türkiye'yi Kürdistan'a razı" gösteren açıklamalarından sonra yeni bir faza geçilmesi gerekmez mi?

Yazarın Diğer Yazıları