Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?

Olanlara ve konuşulanlara bakınca Ziya Paşa’yı hatırlamamak mümkün mü? Onun Terkîb-i Bend’indeki meşhur mısraı: Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
Her şey gözler önünde cereyan etmiyor mu? Başbakanlığa bağlı görevliler, ağırlaştırılmış müebbede mahkûm Öcalan’la görüşmüyorlar mı? Öcalan’dan aldıkları mektupları Kandil’deki ve Avrupa’daki PKK merkezlerine götürmüyorlar mı? Bütün bunlar Başbakanlığın emrindeki görevlilerle ve Başbakanlığın talimatıyla olmuyor mu? Ve son soru: Öcalan PKK’nın başı değil mi?
Bütün bunlar gözler önünde olurken, televizyonlardan sık sık kimlerin İmralı’ya gittiği haberleri görüntülü olarak verilirken, Öcalan’ın mesajları meydanlarda okunur, gazetelerde yer alırken Başbakan’ın ve iktidar mensuplarının ikide bir PKK ile görüşme yapmadıkları şeklindeki beyanları ne anlama geliyor? Herkes kör, âlem sersem mi? Çözüm süreci denilen süreçte hükümetin muhatabı Öcalan değil mi? Öcalan PKK’nın başı değil mi? O hâlde “PKK ile görüşen şerefsizdir” mealindeki sözler ne demek oluyor? Yoksa ecinnilerle mi görüşüyor hükümet?
Sonra siz... Daha yeni bir kanun çıkarmadınız mı? Adı neydi? “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesi.” 16 Temmuz 2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kanunun 4. maddesinin 2. fıkrasında ne deniyor: “Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.” Peki, bu bentlerde ne deniyor? “Hükümet, çözüm süreci kapsamında... Terörün sona erdirilmesi” ne yönelik olarak “Gerekli görülmesi hâlinde, yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir ve bu çalışmaları gerçekleştirecek kişi, kurum ve kuruluşları görevlendirir.” 
Şimdi ne demek oluyor bu? Siz “çözüm süreci” kavramını bu kanunla birlikte mi telaffuz etmeye başladınız? Hanidir “çözüm süreci” diyorsunuz ve “yurt içindeki ve yurt dışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog ve görüşme” içinde bulunuyorsunuz. Yani Oslo’da, Kandil’de, Avrupa’nın başka şehirlerinde ve İmralı’da PKK liderleriyle “temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar” için “kişi, kurum ve kuruluşları görevlendir” iyorsunuz. Ve şimdi bu yeni kanunla diyorsunuz ki “kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz.” Yani... Açıkça ve kanun metnine geçirerek kabul ediyorsunuz ki bu kanundan önceki temas, görüşme ve diyaloglar “hukuki, idari veya cezai sorumluluk” doğurur. 
Tam bir suçüstü hâlindesiniz. Daha doğrusu önceki görüşmelerin suç olduğunu itiraf etmiş oluyorsunuz. Hem de kanun metnine koyarak. 
Bütün bunları yapıyorsunuz, kanunlara geçiriyorsunuz ve sonra da “PKK ile görüşmüyoruz” mealinde açıklamalar yapıyorsunuz. Hem de gırtlağınızı yırtarcasına yüksek perdeden. Hem de “PKK ile görüşüyorsunuz” diyenlere karşı “şehevi” bir belagatle. Siz herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorsunuz? 
Bir zamanlar bir Amerikan filmi seyretmiştim. Bir salon komedisi. Galiba Rock Hudson oynuyordu. Adam, karısını yabancı bir adamla yatakta sevişirken yakalıyor. “Bunu nasıl yaparsınız?” kabilinden sözlerle bağırıp çağırmaya başlıyor. Yakalanan adam gayet sakin kalkıyor, giyiniyor ve etrafına bakarak söyleniyor: “Kim yapmış, ne zaman yapmış, nerede yapmış?” 
Ne dersiniz? Biz de birilerinin ağzından soralım mı? “Kim görüşüyor, kiminle görüşüyor, ne zaman görüşüyor, nerede görüşüyor?..” 

Yazarın Diğer Yazıları