Senaristler belli

       Hastalık nüksetti; Ulu Önder Atatürk'ün vefatının 79. yılında yapılan anma konuşmasında yine ikinci cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü suçlanarak ana muhalefet partisi CHP'ye yüklenildi...

       "İnönü, paralardan Atatürk'ün resmini kaldırttı, kendi resmini koydurdu" suçlaması bugünkü CHP'yi hedef alan bir cümleydi...

       Bu sataşma, iktidara yön veren düşünce, fikir ve mantık sağlığının iyice yitirildiğini gösteriyor; üzücü olan, bu hastalığın akut yani hızlı biçimde ilerleme durumuna gelmiş olması...

       Gerçek ortada, tedaviye cevap veremiyorlar, hastalıkları da ilerledikçe ilerliyor...

       * * *

       Anıtkabir'deki deftere yazılanları beyefendinin hangi danışmanı kaleme almışsa önce ana dilini öğrensin, sonra kalemi eline alsın. Bu cahilliğiyle Cumhurbaşkanı'nı da eleştiri koridoruna atmasın.

      Türkçede eş, yani sinonim olan kelimeler yan yana kullanılmaz. Saygı ve hürmet gibi; ikisinden biri kullanılır. Keza sağlık ve sıhhat gibi iki kelime de yan yana getirilemez. İtimat ve güven kelimeleriyle itibar vesaygınlık kelimeleri ve daha nice sinonim kelime yan yana oturtulamaz...

      Bu yapılırsa dilimiz de Türkçe olmaktan çıkar!

      Bunları bilmeyenin Cumhurbaşkanı adına anı defterlerlerinde kalem oynatmalarına izin verilmemelidir. Önce dilimize saygı!

      * * *

      Asıl söyleyeceklerim bundan ibaret değil...

      Atatürk'ün de eleştirilebileceği söylenerek "Mirasını ve hatırasını mirasçılarının zulmünden kurtarıyoruz"denilmesine takıldım. Eleştiriye zerre kadar tahammülü olmayan ve yapanı teröristlikle suçlayan anlayışın, insanları ima yoluyla Ulu Önder'i eleştirmeye çağırması herhalde kabul edilebilir bir söylem değildir.                    

      Ortada yapılan zulüm varsa kimin eseri olduğu da ifade edilmeliydi. İktidardan güç alarak Ulu Önder'in anasından bacısına söven, en ağır hakaretleri yaparak manevi varlığını yok etmeye kalkan, yetinmeyip büstlerine ve heykellerine saldırarak tıynetini ortaya seren iktidar yandaşı dinciler, sadece Atatürk'e değil onu yaşatan aziz milletimize de zulmetmektedir...

      Atatürk, cumhuriyet ve laiklik karşıtı bir Meclis Başkanı'nı yeniden o makama biçilmiş kaftan gören bir siyasal irade, bahse konu zulmün devamından yana gözüküyor sayılmaz mı...

      İki ayyaşı (!) özne yaparak ebedi değerlerimiz olan bu tarihi şahsiyetlerin üzerine kurgulanan Atatürk karşıtı senaryoların müellifleri ise bellidir, teşhire gerek var mı!

 

DERKENAR

       10 Kasım günü cumhurbaşkanlığı korumaları, görevli askerlerin üstlerini elektronik cihazlarla aradıktan sonra görev alanına girmelerine izin vermiş. Bu nasıl bir uygulama aklım almadı. Anıtkabir garnizonunda görev yapan askerlerin silahlarında Allah billir bir mermi bile bulunmuyordu. Ne oluyoruz yahu; yoksa askere olan güvenimizi de mi yitirdik. Bunun sonu nereye varır söylesinler.

 

Gösteri

       14 yıl Atatürk'ün adını ağzına almamış, Ulu Önder'i her vesileyle dışlamaya kalkmış ve onu imparatorluğu yıktı diye suçlamış bir siyasal yapının dilinden bugün Atatürk düşmüyor; yapay da olsa yandaşları ona doğru yönlendiriliyorsa biliniz ki bu girişimlerin tamamında takıyye vardır...

       Pekiyi bu göstermelik değişim neden...

       2019'a fazla bir zaman kalmadı. İktidar, dün ayağının altına aldığı milliyetçiliği sahiplenerek bu kesimin oylarını da AKP sepetine indirmek peşinde; bir tür oy hırsızlığı başladı sayılır...

       Parti örgütü, organizasyonlar yaparak üyelerini ve yandaş seçmeni Atatürkçü göstermeye çalışıyor...

       Laik cumhuriyete karşı çıkarak şeriat çizgisine yerleşmeye kalkan bir siyasal iradenin bu değişimi, konjonktürel bir sevgi gösterisidir, acı olduğu kadar da gülünçtür...

       Bu kafa, her iş olup bittikten sonra laik cumhuriyete, Atatürk'e ve milliyetçiliğe karşı cihat dahi ilan edebilir...

       * * *

       Bunların, nankör, takıyyeci, gerici, ahlâksız ve çağ dışı olduklarını dikkatlerimizden uzak tutamayız! 

 

Bir koy, bir kaldır...

------------------------------ ------------------------------ -----

       Bu da, koyup kaldırdıkları, daha doğrusu değiştirdikleri bir yasaya ilişkin gelişme...

       Önce binek araçlarının camlarına ışığı kıran ve aracın içini göstermeyen film yapıştırılmasına izin verdiler, sonra bu izni iptal ettiler, filmlerin camlardan sökülmesini istediler...

       Çok kimse büyük paralar harcayarak aracını filmle kaplattı...Düne kadar da birçok araç sahibi yine yüksek bedel karşılığında o filmleri söktürdü.

       Söktürmemiş olanların paraları ceplerinde...

       Çünkü devreye Erdoğan girdi, sökümü durdurttu; artık araçlarda cam filmi eskisi gibi serbest!

       Pardon, değil ama ceza da verilmiyor...

       * * *

       Ülkeyi nasıl yönettiklerini görüyor musunuz!

       Koy kaldır, al götür!

Yazarın Diğer Yazıları