“Sidik lafı gülerek alkışlandı!”

Tayyip Bey’in birbirine karıştırdığım toplantılarından birinde -galiba belediyecilerle toplanmıştı- Gezi Parkı’nı anlatırken söylediği:
“Gezi Parkı sidik kokuyor!”  (Gezi Parkı’na hiç gitmemiş bir adam söylüyor bunu...) lafı belediyecileri tarafından gülerek alkışlandı. Arkasından  “büyük abdest”  lafı etti, o da ayakta alkışlandı. Gezi Parkı gençlerinin esprilerini hatırlayınca insan eğitim farkının ne anlama geldiğini anlıyor. Hele şarkılar, en son Karadenizlilerin yaptığı  “Recebum” u dinledim, mükemmeldi.
Bu gençlerle baş edilmez Başbakan, boşuna uğraşmayın! Zekaları kadar dayanıklılıkları da kavi... 4 arkadaşları öldü, 100’den fazlası gözünü kaybetti, komada olanları var, 1000’lerce de yaralı... Ve bunlar üst düzeyde vefalı çocuklar, şehitlerinin ardından anma toplantıları yapıyor, sabahlara kadar yağmur altında piyano resitali dinliyor, yerleri süpürüyor, boyuna  “direnç”  üretiyorlar.
Aklımdayken şunu da söyleyeyim, Gezi Parkı’nda öyle kokular olmadığı gibi kime sorarsanız sorun mis gibi kokuyor. Hatta isterseniz Vali’ye sorun, o da ıhlamur kokusu almış, hatta kuş sesleri duymuş. Ama ne yazık ki gaz kokusundan kuşlar, kediler, köpekler, cümle hayvanat ölmüş yahut yaralı. Gönüllü veterinerler bakıyor ve utanmadan siz gönüllü doktorlara soruşturma açıyorsunuz.
İbn-i Sina bu olaylara şahit olsaydı sizi o çivili sopalarla kovalardı.

 


***

 


Siyaset bilimi açısından da iktidar kadroları yetersiz...
Siyaseti, iktidar olmamışken yaşadıkları parti toplantılarında konuşulduğu kadar sanıyorlar oysa Erbakan gibi bir büyük entelektüel vardı başlarında. Diyorlar ki biber gazı sıkmak polisin demokratik hakkıymış! İnsan saçını başını yolmak istiyor. Peki, emir kulu olmak nedir o halde? Görev görev dediğiniz şey nedir? Emir veriyorsunuz ve yapıyorlar, ne demokrasisi?!. İstifa eden ve intihar eden polisleri bu durumdan ayrı tutuyorum.
AB kararını tanımazmış! Başınızda kaç tel saçınız kaldıysa onları da yolmaktan başka çareniz yok! Kopenhag kriterlerini imzalayan kimdi? Papa’nın heykeli altında AB’ye imza koyan kimdi? AB emirleri doğrultusunda PKK’yı tepemize çıkaran kimdi? Ceza almadan PKK’lıları piknik yapsınlar diye Kandil’e yollayan kimdi?

 


***

 


Dahası var, hutbelerden “inneddine indallahil İslam” yani Allah katında tek din İslamdır ayetini çıkaran kimdi? Zinayı serbest bırakan kimdi? Domuz etini marketlerimize sokan kimdi? Tarım kotaları, limanlar, havaalanları nasıl değişime uğradı, nasıl her yer Avrupa’nın ithal yiyeceklerini satacağız derken AVM’lerle doldu?
Başbakan yeni öğrendiği kelimeleri çok sever, mesela uzun zamandır dikkat ettiğim ve ama fırsat bulup yazamadığım kelimeler vardı:  “Marjinal, provokasyon, kalbi duygular, konformizm, elit, alkolik, ce hape, me ha pe, referandum.”
Şimdi de plebisiti sevdi.
Sayıştay Başkanı, referandum ve plebisit olmayacağını söylediği halde Hüseyin Çelik’le ikisi ısrarlarına devam ediyorlar. Başbakan iki elini kubbe yapıp böğrüne koyarak ve bunun dışında da işaret parmaklarını simetrik şekilde tabanca gibi kullanarak plebisiti açıklamaya çalışıyor.
Plebisiti biz Hatay’ın Türkiye’ye dahil edildiği olayda duymuştuk. Başka bir ülkedir söz konusu olan... Gezi Parkı başka bir ülkenin parkı mı ki plebisite başvuruyorsunuz?
Ama Gezi direnişçileri buna gereken cevabı verdiler. Bir gece evvelki komisyonun hiçbir işe yaramadığı anlaşıldı. Herkes Sertab Erener’in orada ne işi vardı diye soruyor. İşin en ibreti değer tarafını da Başbakan’ın ağzından o gece duyduk. Başbakan’ın referansı kimdi biliyor musunuz? Bülent Ersoy...  “Sandıktan geldiler, sandıkla giderler”  demiş. Bu gibi hataları Semra Özal ve ‘Papatyaları’ bile yapmıyordu.

 


***

 


Not: Ben Türkiye’nin gündemine yetişmekte güçlük çekiyorum. Bu yazı yazıldığında henüz o tahrik edici miting yapılmamış ve ondan sonraki olaylar yaşanmamıştı.

Yazarın Diğer Yazıları