Sıfır Türkiye!

Lafı eğip bükmeye gerek yok Cumhurbaşkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan büyük bir seçim başarısı gösterdi! Erdoğan sol partiler dışında bütün partilerin tabanından seçmen devşirdi. Çatı aday gösteren muhalefet partisi başkanları kendi liderliklerini de tartışmalı hale getiren cesur bir girişimde bulunsalar da baştan sona yanlış bir seçim stratejisi izlediler! Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, yani doğal seyrinde gerçekleşecek güçbirliği yerine ilk tura siyasi yönü zayıf bir çatı aday çıkararak kaybettiler. 
Ekmeleddin İhsanoğlu ismine CHP ve MHP kendi seçmenlerini dahi ikna edemedi. Geç kalınmış bir adaylık ilanının yanısıra yüzyıl öncesinin “ekmek için...” sloganı ile yola çıkıldı. Muhalefetin birlikte düzenlediği açık hava mitingleri yerine çoğu yerde kapalı salon toplantıları düzenlendi. Sokaklarda zayıf kalındı... vs en önemli etken vatandaşın güveni kazanılamadı! Sözde uluslararası bir komplo ile aday çıkarılmıştı! Süper güçlerin bu kadar beceriksiz olduğuna inanmamızı bekliyorlar!
AKP ise izlediği ötekileştirme ve paralel yapıyla korkutma politikası ile kendi tabanını dinamik tuttu! Mevcut durumun bozulması halinde yerine gelecek koalisyonun ülkeyi yabancılara satacağı, ekonomik dengeleri bozacağı teması işlendi. Reklam ve propaganda araçlarıyla sokaklara hakim oldu. Hepsinden önce halkın içine girdi. Seçmenin dörtte birinden fazlası sandığa gitmezken, gidenlerden de ihmal edilmeyecek bir bölüm Erdoğan’a oy verdi. Vatandaşın azımsanmayacak bir kısmı da istikrar adına “ehvenşerri” (daha az riskli olanı) tercih etti!
Bu arada yanlış anlaşılan bir konuyu düzeltelim! “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” anlamındaki ilahi hükümler yalnızca halkı eleştirmek noktasında ele alınmamalıdır. Parti yönetimleri ve aydınların öncelikle nefislerine pay çıkarması gerekir! Özellikle millilik iddiasındaki kişilerin her seçimin ardından milleti suçlaması tam bir açmazdır. Halkımız şimdiye kadar yaptığı seçimlerde aydınların tercihine göre tavır almıştır. Maalesef çoğu kez kaymak tabaka sütten daha hızlı bozulmuştur. 
Toplumsal hayattaki değişimler çabuk gerçekleşmez. Profesyonel şirketler reklam vermek için bir yayın kuruluşunu en az beş yıl izlerler! Emrinde halkla ilişkiler uzmanları ve iletişim teknikleri olduğu halde holdingler yıllarca bekliyorsa vatandaşı cahillikle suçlarken insaflı olunmalıdır. 
Muhalefet liderleri başarısızlığın nedenlerine tabanlarını ikna etmeye nefesi yeter mi bilmem ama iktidar partisinde “yeni yetme” tartışması aldı başını gidiyor. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yönelik çok sert bir yıpratma kampanyası başlatıldı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kendisine bağlı TRT’de dahi ağırlığını koruyamıyor! İkisi de adaletsizliklere zamanında sessiz kalmanın bedelini ödüyor!
Kulis bilgileri doğruysa Tayyip Erdoğan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu başbakan atayacak. Peter Prensiplerine göre; “herkes başarısız olacağı bir yeteneksizlik/yetersizlik seviyesine yükselme eğilimindedir.” Aslında Davutoğlu kendi yetersizlik seviyesini zaten bulmuştu. Başbakanlığı halinde, dış politikada “komşularla sıfır sorun” stratejisindeki başarısızlık iç politikaya da yansıyabilir. “Sıfır komşudan” sonra bir de “Sıfır Türkiye” hezimeti yaşamaya memleketin takati kaldığını sanmıyorum! Neticede AKP’deki mutlak karar vericinin iki dudağı arasındaki bir atamaya karışmak kimin haddine!
Komşu devletler Türkiye’nin eski gücünü yitirdiğini görüyor. Yunanistan gasp ettiği adalar kanalıyla kıta sahanlığını artırırken Balkan devletleri üzerindeki etkinliğimiz de giderek azalıyor. Bağdat’taki darbe ABD ve İran ortaklığıyla gerçekleştiriliyor. Suriye’nin hali malum. Libya’da, Somali’de Türkiye istenmiyor. Gazze’nin işgalinde ateşkes Sisi yönetimindeki Mısır eliyle sağlanıyor, Türkiye’ye ise İsrail’in onay verdiği kadar yaralıyı tedavi etme izni veriliyor! Zafiyeti IŞİD gibi aşiret yapılanmaları dahi bizde stratejist geçinenlerden daha önce anladı ki, ABD’nin olası hava operasyonuna karşı konsolosluk personelimizi canlı kalkan yapıyor!
Askeri vesayet dönemlerinde vatandaşlar dört tarafımız düşmanlarla çevrili korkusuyla baskı altında tutuldu. Şimdi de dış politikası çöken, iç politikada bölünme aşamasına gelen ve yolsuzluk iddialarıyla köşeye sıkışan otoriter yapı “içerden ve dışardan düşmanla kuşatıldık” propagandası yürütüyor. Yeni Türkiye’nin vatandaşı oyalayacak yeni korkuluk bulması gerekiyor. Önlerinde direnebilen hiçbir kurum ve toplumsal kesim bulunmuyor. “Milletin adamı” devletin zirvesine çıktı ve bahanesi kalmadı! Şimdi duraksama dönemine girdi. Milletin aydınlarına ise Türkiye sıfırlanmadan önce halkı suçlamayan bir çözüm üretme görevi düşüyor! 

Yazarın Diğer Yazıları