Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER

Mustafa Hakan ÜNSER

Siyasetin kilit taşı

Cumhurbaşkanı Anayasa değişikliğinin taşlarını döşemeye devam ediyor. Almanya'dan dönüş yolunda uçakta gazetecilerin “%50+1 sistemi değişir mi?" sorusuna "%50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığının seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta %50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil." cevabını verdi.

Erdoğan, en fazla oyu alan adayın cumhurbaşkanı seçilmesini önerdi. Aynı Tayyip Erdoğan 2019 AKP 29. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda o dönem şu ifadeleri kullanmıştı: "Cumhurbaşkanlığı seçiminde %50 sınırının konması rastgele bir tercih değil, gayet bilinçli ve vazgeçilemez bir kriterdir. Bu tartışmayı bir daha açılmamak üzere kapatıyoruz."

Siyasette Süleyman Demirel’in “Dün dündür, bugün bugündür." söylemiyle en şık şekilde ifadesini bulan tutarsızlıklar bir kısım insanı doğal olarak rahatsız ediyor.

Arşiv unutmuyor ve internetin arşive ulaşmayı kolaylaştırması bu tutarsızlıkları daha görünür hâle getiriyor: Dört yıl gibi kısa bir zaman içerisinde aynı konuda sözün sahibi dışında her şey değişmiş oluyor. Tutarsızlıklar ve tezat açıklamalar medya ve seçmen tarafından partinin gücüne göre tolere edilebiliyor. Şartlar değişip kişiler değişmeyince söylem değişmek zorunda kalıyor, o zaman da tutarsızlıklar ve tezatlar ortaya çıkıyor. Bu durum ülkemizde çok sık yaşanıyor çünkü söz konusu siyasiler çok uzun süreler makamlarında oturuyorlar.

Esasen tutarsızlık herkesi rahatsız eder. Erdoğan da durup dururken yeni bir tutarsızlık sergileme niyetinde olamaz. 1994 yerel seçimlerinde %25,19 oy oranıyla İstanbul BBB seçildiği güzel günleri özlediği için bu sözleri söylemiş olamaz.

%50+1 konusuna Av. Ece Güner'den kısa bir kaç alıntıyla ışık tutalım:

"Bu Sistem koalisyonları bitirmez; tam tersi koalisyonları, ittifakları mecburi kılar",

"%50+1 olmayan az sayıda ülkede CB tek dönem için seçilir",

"Hem %50+1 aramayan hem de tek dönem kısıtlaması olmayan sadece iki ülke var: Venezuela ve Arjantin".

%50+1 kuralı teknik bir mesele gibi görünse de siyasetin kilit taşı görevini görüyor. Dolayısı ile hem %50+1 hem iki dönem olmuyor. Sistem değişti diyerek başa sarmak gibi şark kurnazlığı yapıp tekrar seçilmek de mümkün olmasa gerek.

AKP oyları %35'in altına gerileyince "ilk turda %40+1 çekilmesi" görüşünde olanlar, aslında daha çok ittifaka sebep olacağı için, iddialarında yanılıyorlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yüzden "en yüksek oyu alan seçilsin" diyerek sınırı aşağı çekiyor. Bu son gelişme bize açıkça gösteriyor ki Cumhurbaşkanı esasen ittifaktan rahatsız ve kayıtsız şartsız tekrar seçilmek istiyor.

Türkiye'de geleneksel olarak %70'e %30 ila %65'e %35 sağ-sol oranı var. Bu yüzden solun iktidara hiçbir zaman gelemeyeceği öngörüsüyle güvenle bakılan %50+1 kuralı Millet İttifakı’nın seçimi kaybetmesine rağmen %48'leri görmüş olması ile sarsıldı. Seçmenin ittifaklarla gelenekselin dışında davranabileceği ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi tıkandı, bu sistemin ülkeye hiçbir faydası olmadı. Bütün kurumlar geri gitti, hukuk, ekonomi, demokrasi, eğitim, özgürlükler başta olmak üzere her konuda geri gittik. Mevcut sistemden daha kötüsü nedir deseniz hiç düşünmeden %50+1 kuralının olmadığı cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi derim.

Tüm bu nedenlerden diyorum ki: Cumhurbaşkanı'nın "Milletin çeşitliliği ve zenginliğini yansıtan bir Anayasa istiyoruz" demesi, "AYM krizinin çözümü konusunda yine Anayasa değişikliğini öne sürmesi ve şimdi "50+1'in değişmesini" istemesi gündemi değiştirmekten daha fazla anlam taşıyor olmalı.

Ve şimdi gelelim kafamda dönüp duran sorulara:

Seçime bu kadar az bir zaman kalmışken bu konu neden gündeme geldi?

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi parlamentoya karşı güçlü olmak için %50+1'i istemişti, şimdi cumhurbaşkanı parlamentoya karşı daha az yetki ve güçle yetinecek mi? Yoksa hayalindeki azınlıkla hükümranlık kurmak mı?

Yeni ve sivil bir anayasa söylemi İttifak karşıtı muhalefeti çekmek için bir havuç mu? Yoksa önümüzdeki yerel seçimlerde İttifak partnerini değiştirmek mi istiyor?

Partneriyle pazarlıkta üstünlük sağlamak mı istiyor? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden vaz geçmek mi istiyor? Bu sistemde yapmak istediği ve yapamadığı acaba ne var?

Merak içindeyiz cebinde kimin eli var?

…….

*Bu yazı gazeteye gönderildiğinde muhtemelen en kritik etap olan AKP ve MHP Genel Başkanları görüşmesi gerçekleşmemişti.

Yazarın Diğer Yazıları