Sizi biraz daha "Angelina Jolieleştirmek" lazım!

Madem, "dünyanın vicdanına" sesleniyorsunuz; boyasız olun, maskesiz... Rimelim akar mı korkusuyla kendinizi tutmadan ağlayabilirsiniz o zaman; içiniz sahiden de dediğiniz kadar acıyorsa...

***

Madem, "her şeyini geride bırakıp yollara düşen, kıyafetsiz, parasız, kolera gibi hastalıkların pençesinde kıvranan, muhtaç" insanlara moral vermeye çalışıyorsunuz, "her şeye sahip olduğunuzu" sokmayın onların gözlerine... 

Üstü başı perişan, yarı çıplak bir çocuğa sarılırken çekilmiş fotoğraflarınızda ilk göze batan, kafam kadar taşlı yüzüğünüz olmasın mesela...

***

"Eşlerinin veya çocuklarının yakarak öldürüldüğünden, kadınlara tecavüz edildiğinden bahseden" ve maymunlar gibi kafesvari "barınaklara" kapatılmış, "gözünün feri sönmüş" insanlara uzatırken "yardım elinizi" gülmeyin o kadar; biz alıştık milletle kafa bulmanıza da, belki ilk defa geliyordur onların başına; alınırlar...

***

"Yazarlık hayatımın en zor deneyimiydi. Binlerce çaresiz bakışın yükünü sırtımıza aldık ve dönüyoruz" diye başladığınız yazıya, o çaresiz bakışlı insanların arasına dalıp, objektife, otuz iki dişinizi göstererek, şen şakrak poz verdiğiniz bir fotoğraf basmayın hiç olmazsa...

Okuyanlar, izleyenler sahi sansınlar!

***

Dünyaya "insanlık" dersi verdiğimiz Arakanlıları ziyaret organizasyonuna dair söyleyeceklerim bu kadar. 

Böyle faaliyetlere soyunacak kadınlarımızı, kızlarımızı biraz daha Angelina Jolieleştirmekte fayda var! Onun en az ziyaret ettiği kamplardakiler kadar pespaye bir kılığa bürünüşünü, takısız, makyajsız, gösterişsiz, "bir lokma bir hırka" pozlarını izleyip ders alsınlar; nasıl yürütülüyormuş bu tip "operasyonlar"!!

***

O gençler kadar inanın yeter!

A Millî Basketbol Takımımız daha sahaya çıkmadan, en üst düzeyde açıkladılar:

"Gönlümüzden Hırvatistan geçiyor. Letonya'yı yenip İspanya'yla eşleşmekten kurtulmak istiyoruz..."

Bir takım bu psikolojiyle sahaya sürülür mü?

Letonya'yı yenemedik ve İspanya'yla eşleştik; ne olacak şimdi? Nasıl motive edeceksiniz o gençleri? İspanya'yı yenemeyeceklerini düşündüğünüzü apaçık dile getirdikten sonra nasıl "yenebilirsiniz" diye göndereceksiniz Sinan Erdem'e?

Maçın son saniyesine kadar vazgeçmeyen, mücadele eden, göğüslerinde taşıdıkları ay-yıldızın hakkını vermek için sakatlanma pahasına ter döken o gençler kadar inanabilseniz keşke bu ülkeye!

***

Kimyayı bırak tarihten haber ver...

Nasıl da Atatürkçü bir müfredat hazırladıklarını kanıtlamak için Kimya dersinden, Geometri dersinden, Beden Eğitimi dersinden örnek veren Millî Eğitim Bakanı'nın bu kadar kasmasına gerek yok!

Atatürk kimyager mi?

Matematik dehası mı?

Ünlü bir spor adamı mı?

Kaldı ki 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini bile kırpıp kırpıp sonra da "Beden Eğitiminde bile öğretiyoruz" demek zaten hiç uymuyor da, girmeyeyim şimdi bu daracık yerde o konuya...

"Tarih"te ne anlatıyorsunuz ondan haber verin topluma;

"Kuvayı Milliye"yi nasıl anlatıyorsunuz?

"İlke ve inkılaplar"ı nasıl anlatıyorsunuz?

Hanedanın "ihanet" ve "iş birliğini" anlatıyor musunuz?

Atatürk'ün canına kast eden "din alimleri(!)"nden bahsediyor musunuz?

Nereden tutsan elinde kalıyor
 

Talim Terbiye Kurulu karar almış, "Bu kitap 5 yıl süreyle 6. Sınıfların Türkçe derslerinde okutulacak" demiş.

Bu kararı alırken kitabı hiç mi incelememiş?

Belli ki hiç; çünkü azıcık incelemiş olsaydı, kitaptaki kriz yaratan karikatür, malum parmak hareketli argo içeriğini geçtim, hepimiz biliyoruz ki sır "Penguen dergisi" menşeli olmasından dolayı bile sansürlenirdi!

Kaldı ki çizeri Selçuk Erdem de, dün sosyal medya hesabından -anlayana- cevabını verdi:

"Karikatürleri izin almadan kullanırsanız başınıza bunlar gelir. Bana sorsaydınız okul kitabı için uygun olmadığını söylerdim..."

***

Neresinden tutsanız elinizde kalıyor mevzu:

Her şeyden önce "korsan ders kitabı" olur mu? Ne demek kullanılan eserlerin sahiplerinden izin almamak, bilgi vermemek? "Çalıntı" eserlerle mi öğreteceksiniz çocuklara "hırsızlığın" kötü-yanlış bir şey olduğunu?

Sonra... "Dağıtımı durduruldu" dendiğine göre çoktan basılıp illere yollanmaya başlanmış kitap. Şimdi onlar toplanıp, "argosuz"ları basılacak. Peki bu işin maddi zararını kim karşılayacak? Bu skandala imza atanlar mı yoksa biz vatandaşlar mı?

Yazarın Diğer Yazıları