Son sözü Öcalan söyleyecek...

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Haziran ayında yapılacak milletvekilliği genel seçimlerinde parti ismiyle seçimlere katılıp katılmayacağına yönelik tartışmalar gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. Bu konuda verilecek karar AKP başta olmak üzere TBMM’de temsil edilen diğer partilerce yakından izleniyor. Partinin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve birçok yetkili isim bu karardan dönülmeyeceğine yönelik açıklamalar yapsalar da Öcalan henüz görüşünü netleştirmiş değil. Gelinen aşamada Öcalan ile bütünleşik bir süreç götüren HDP’nin İmralı çizgisinden çıkması beklenmemeli. Aslında HDP ve Öcalan arasındaki iş birliği, sistem içerisindeki diğer kanat olan Kandil merkezli yaklaşımlara karşı her geçen gün artma eğilimi taşıyor. Zira bu bakış açısına göre Öcalan-HDP-Kandil ekseninde yürütülen çözüm sürecinin müzakere masasında sonuç vermesinin en etkili yolu Öcalan’ın “son sözü söyleme” iradesinin sağlanabilmesi ve/veya korunabilmesi.
Nasıl bir strateji?
HDP’nin parti olarak seçimlere katılması durumunda %10’luk ülke barajını aşması son derece düşük bir ihtimal. ( “HDP yüzde 10 barajını aşabilecek mi?” başlıklı köşe yazımızda bunun neden ve nasıl mümkün olamayacağını detaylarıyla bulabilirsiniz.) Bu sebeple Öcalan’ın talimatıyla kapsamlı bir anket çalışması hazırlanıyor. Özellikle HDP’nin daha önceki seçimlere göre Batı’daki seçmenden ne ölçüde oy alabileceği belirlenmeye çalışılıyor. Partinin bazı isimleri seçimlerde şansı olmayan sol kökenli küçük partilerle, ülkedeki azınlık oylarla ve özellikle Alevi seçmenin kararsız kesimleriyle temas sağlanması durumunda ilave olarak kazanılması gereken yaklaşık 1.5 milyon oy sınırına ulaşılabileceğini ileri sürüyorlar. Önümüzdeki süreçte medyatik isimlerle ve Uludere gibi Kürt kökenli seçmenlerin bir kısmında sembol haline gelmiş olaylarla ilişkili kişilere adaylık teklifinde bulunulması hedefleniyor. Eğer parti olarak seçimlere girme kararı resmileşirse iki boyutlu bir seçim kampanyası ortaya konulacak. Birincisi Güneydoğu’da yaşayan kenetlenmiş seçmen için kısa vadede  “özerklik” uzun vadede “bağımsızlık” söylemlerinin etkilileştirilmesi; ikincisi ise Batı’daki seçmen için Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sürdürülen Demirtaş örneğinin yeniden sahne alması. Şüphesiz tüm bunların yanı sıra  “baraj aşılamazsa oylar kime gidecek” sorusu yine Batı’daki muhalif seçmen için göreli bir değer taşıyacak.
Karar değişebilir
Bu çalışmaların odak noktasında Öcalan yer alıyor... Seçimlere giderken yürütülen sürecin hangi ses ve renkte belireceği HDP’nin de alacağı neticeyi birebir etkileyecek. Öyle ki HDP, bir yandan kamu otoritesinin sınandığı Güneydoğu’da bölücü-ayrıştırıcı politikaları taahhüt altına almak, bir yandan da birleştirici-uzlaştırıcı söylemlerle hareket etmesi gereken Batı oyları arasında ciddi bir çelişki yaşayacak gibi görülüyor. Bu çelişki arttıkça her iki taraftan da yükselen güvensizlik algısı bırakın barajı aşmayı, HDP’yi sürpriz bir sonuçla baş başa bırakabilir. Şüphesiz tüm bunlar henüz karşımızda vücut bulmamış tespit ve değerlendirmeler. Öcalan’ın da önüne konacak anket ve diğer bulgularla bir karar vereceği söylenebilir. Bu karar seçimlere parti olarak girip girmemenin son noktası olacak. Çünkü yakın geçmişte görüldü ki sözde çözüm sürecinin devam edebilmesi için bölücü sistem (Öcalan-Kandil-HDP) içerisinde son sözü kimin söylediği ya da en azından bu algıya kimin sahip olduğu büyük önem taşıyor. İşte seçim kararı da bu açıdan Öcalan için araçsal bir nitelik taşıyor. Gelişmeleri hep birlikte irdelemeye devam edeceğiz...

Yazarın Diğer Yazıları