Sorunu sıfırlamak ya da sıfırı tüketmek

Suriye’de rejim karşıtlığı adı altında başlayan eylemler ve Esad’ın iktidarı bırakmama mücadelesi giderek derinleşen ve küresel aktörlerle genişleyen bir iç savaş meydana getirdi. Ülkeden kaçış hızla sürerken, ölü sayısı her geçen gün artıyor. Bu süreçte Rusya, Çin ve İran’ı arkasına alan Esad yönetimi tek kutuplu dünya stratejisine karşı başlatılan savaşın da sembolü haline geliyor. Muhakkak ki olan başta Suriye halkına oluyor. Her şey iyi giderken, ticaret canlanmışken yerle bir olan ülkede, yaptırımlar nefes aldırmıyor ve yeniden inşa sürecinin başlamasının bile uzun yıllar süreceği tahmin ediliyor. Kamuoyunda beklentiler çoğunlukla Esad’ın “bugün yarın” yok olması üzerine yoğunlaşsa da kaçınılmaz sonucun öyle kolay gerçekleşmeyeceği görülüyor. Son olarak Suriye Hükümetinin “yakında Avrasya Gümrük Birliğine katılacağız” şeklindeki çıkışı ve İran’ın da bu yaklaşıma sıcak bakması Rusya’nın elini kuvvetlendiriyor. Ne kadar yansıyacağı bilinmez ama Rusya’nın, Suriye’den gelen talep doğrultusunda ciddi bir ekonomik yardım paketini devreye sokması an meselesi.
Türkiye ise PKK terörünün kanlı ve acımasız yüzü ile yaşamaya devam ediyor. Açılım süreci ile başlayan, “Habur faciası” ile sembolize edilen ve Anayasal bazı taleplerle ülke geneline yayılmakta olan bölücü eylemlerin bölgedeki gelişmelerden soyutlanması mümkün değildir. Türkiye’nin bu konudaki mücadele alanı giderek genişlemektedir. Ülke içerisinde bölücülüğü ve terörü tetikleyen dinamiklerle mücadele sürerken, bir de Suriye, İran ve Irak’ın husumetini kazanmış durumdayız. Dış politikada “Sıfır Sorun” diyerek çıkılan bu yolda sorunsuz bir günümüzün kalmaması oldukça düşündürücü. Üstelik bu olumsuzlukların sadece yanı başımızdaki ülkelerle sınırlanması resmin bütününü göremediğimiz anlamına gelir. Başta Kazakistan olmak üzere Türk Cumhuriyetlerinin hemen hepsinin bu savaşın Türkiye’nin savaşı olmadığına inanması ve Rusya’nın genel duruşuna olumlu bakması uluslar arası arenada yaşayabileceğimiz zemin kaybının belki de en büyük işareti. Umarım Türkiye ne yaptığını biliyordur ve umarım bizim bilmediğimiz bir şeyler mutlaka vardır.



Almatı’daki Türk
vatandaşlarına...
Kazakistan’ın eski başkenti Almatı’da yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının bundan böyle pasaportlarını yanlarından eksik etmemelerini ve eğer yaptırmamışlarsa en kısa zamanda yerel yönetim birimlerine başvurarak kayıtlarını yaptırmaları gerekiyor. Almatı Valiliğinin, Emniyet Müdürlükleri ve Belediyelere verdiği talimat doğrultusunda şehirde kaçak, izinsiz ve gerekli yasal işlemleri yerine getirmeden yaşayan kişilerin kayıt altına alınması için işyeri, konut ve hatta sokakta kimlik sorgulaması daha çok görülecek.

Yazarın Diğer Yazıları