Subay, astsubay feryadı!..

Geçen hafta emekli astsubaylar Ankara’da toplanıp miting yaptılar. Binlercesi bir aradaydı ama gene de “isyanları” sessizdi, öyle sokaklarda hak aramayı kendilerine yediremiyorlardı ama, sustukça onlara sırtların dönülmesine tahammül edemiyorlardı.
Bu kahraman emektarların tek dayanakları, şehitliklerde yatan silah arkadaşlarından aldıkları güçtü. İstediklerini haykırdıkları için duyulduklarını varsayıp onlardan daha fazla söz etmeyeceğim. Sözüm, bu sıralar çokça aldığım subay-astsubay mektuplarındaki içerik olacak...
Özetle sunabildiğim feryatları şöyle...
“2010 yılında olmamıza, anayasamıza göre kölelik ve angarya yasak olmasına rağmen hâlâ muvazzaf subay/astsubaylar 15 yıllık mecburi hizmet dolmadan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden istifa etme hakkına sahip değiller.”
Misal... “Ben 20XX Kara Harp Okulu mezunu, Askeri Lise kökenli bir subaydım.. Sıradan bir Türk insanıyım. Kendi isteğimle mesleğimden ayrılmak istedim. Ama ne yazık ki mevcut kanunlar dahilinde muvazzaf subay/astsubayların 15 yıllık mecburi hizmet süresi dolmadan istifa etme hakları 2010 yılında olsak bile bulunmamaktadır. Bu yüzden bize ordudan ayrılmak için gösterilen yollar şunlardır:
* Hırsızlık,
* Uyuşturucu kullanımı
* Rüşvet
* Hayat kadınıyla evlenme vs.. gibi yüz kızartıcı suçlar.
Bize kalan tek yol izinden dönmemek yoluyla ilişiğimizin kesilmesini sağlamaya çalışmak oluyor.
Ama burada da karşımıza bunun Askeri Ceza Kanunu’nda suç olarak görülmesi nedeniyle subay/astsubayların hapis cezasıyla cezalandırılması durumu çıkıyor. Tek isteği mesleğini onuruyla bırakmaya çalışmak olan bizler bu süreçte ne yazık ki 18 aya varan kaçak hayatı yaşıyoruz. Bu süreçte Polis ve Jandarma’da aranıyoruz, GBT kayıtlarında aranan şahıs olarak görünüyoruz. Uçağa binemiyor, otelde kalamıyor, “Ya çevirme olursa?” diye araba bile kullanamıyor, gece dışarı çıkamıyor, sigortalı bir işte çalışamıyor, yurt dışına çıkamıyoruz. TSK’dan ilişiğimizin kesildiğini öğrenince kendi rızamızla gidip teslim oluyoruz. Bu sefer de aylarca bitmeyen yargılama süreci başlıyor. Sonuçta 1 yıl ceza veriliyor, iyi halden 10 aya düşüyor, yatarı da tam 6 ay 20 gün olarak infaz ediliyor!
Bu süreçte personel aranan şahıs gibi hareket etmek zorunda kalmakta, kayıtlı bir işte çalışamadığından ciddi maddi sıkıntı içine düşmekte..
Bu süreçte aslında her şeyi belli olan bir dava 4-6 ay süresinde sonuca bağlanmamakta, kısacası yeni bir hayata adım atmakta çok zorlanmaktadır.
Hapis yattığımız yetmiyormuş gibi okuldan atılmamız halinde ödemek olduğumuz tazminatın okulu bitirmiş olmamıza rağmen bizden yasal faiziyle istendiği kısımdır. Sonuçta ilk etapta 90.000 lira civarında gelen tazminatlar aylarca süren itiraz davalarından sonra 50.000-60.000 lira seviyesine düşmekte ve 60 aya kadar taksitlendirilmektedir. Hapis sürecini bitirmiş abilerimizle konuştuğumuzda cezaevlerinde şartların çok ağır olduğunu, çoğunda yatacak yer olmadığı için insanların yere battaniye serip onda bile dönüşümlü uyuduklarını vb.. anlatmaktadırlar.
Bu bilgiler ışığında Hakkari’de terörist kovalamış, arkadaşları/komutanları gazi ve şehit olmuş ben hapis yatacakken benim kovaladığım teröristlerin “itirafçı” sıfatıyla gelip hem serbest kalması, hem de devlet eliyle iş kurup hayatına devam etmesi eğer hâlâ bir toplum vicdanı kaldıysa bunu en çok yaralayacak şey değil midir?”
Ben elçiyim, sorun da bu...
Ne demişler, “deveye sormuşlar da...”

Yazarın Diğer Yazıları