Suçu cezalandıramadığımız gibi bir de ödüllendiriyoruz

İyi ki ülke, siyasilerin gündemi değiştirmek, rakiplerini itibarsızlaştırmak, ön almak, ayar vermek, seçmenini konsolide etmek için filan sosyal medyada esip gürledikleri doğrultuda yönetilmiyor!

***

"Çocuk istismarcıları, tecavüzcüler, kadın katilleri, PKK'lılar, FETÖ'cüler hariç olmak üzere, demir parmaklıkların gerisinde özgürlük düşü kuran, zindanda gün sayan, dama düşüp sevdiklerinin ve sevenlerinin hasretini çeken kader kurbanlarını afta taltif etmek niye akıllara gelmez?"miş.

Aynı zamanda hukukçu da olan eşimin önceki gün sosyal medyada dediği gibi "suçluyu 'afla taltif'in, hukuk ve hukuk felsefesi bilen hiç kimsenin aklına gelmeyeceği" içindir belki!

Veya...

Mesela "katil"leri "kadın katili" ve "erkek katili" diye ayırıp, "erkek katili" olmayı bir tür affedilebilirlik kriteri saymadıkları içindir!

"Dama düşüp dışarıdaki sevdiklerinin hasretini çekenleri" değil de "dama düşenler"ce katledilen ve artık mezardaki sevdiklerine hasret çekenleri "kurban" saydıklarındandır!

***

Dünyanın her yerinde "suç"un karşılığı "ceza"dır;

Bizde iktidarların paşa gönlüne göre "ödül" konacak neredeyse!

Zaten suç ile ceza arasında orantının, zaten "adaletin tecelli"sinin tartışmalı olduğu bir ülkede bir de "genel af" dayatmaya çalışarak toplumsal vicdanı kanırtanlar belli ki alacakları "ah"ları hiç hesap etmiyorlar.

Etseler uykuları kaçar, o yükün altından kalkamazlar.

***

SORU-YORUM

Af teklifi yaparken terör yapılanmaları arasında sadece PKK'lılar ve FETÖ'cüler hariç tutulduğuna göre DHKP-C'lilerin, MLKP'lilerin, Hizbullahçıların ve cümle diğer terör örgütü mensuplarının affında sakınca görülmüyor mu?

***

Tutuklu

Hükümlü ile tutuklu arasındaki farkı fark edecek kadarcık akli davranabilse, "cezaevinden adaylık" konusundaki o garip kıyaslara cüret edemezdi kimse!..

***

Ne kadar çok demokrasi!

Cumhurbaşkanı'nın Özbekistan-Güney Kore gezisi sırasında uçakta, önünde dosyalarla "tek başına" çekilmiş bir fotoğrafı... Övgü kokan başlık: Vekil listesini uçakta hazırladı...

"Daha çok demokrasi"den ne anladıklarını, ne vaat ettiklerini anlayın diye not etmeden geçmek istemedim!

Pİ-VA-DA

Picasso...

Van Gogh...

Dali...

Ve onlardan ilhamla hazırlanmış özel bir internet sitesi: pivada.com.

Kurucusu, tasarımcısı, yazarı, çizeri yani "her şeyi" üniversite arkadaşım Bircan...

Kocaeli Kitap Fuarı'nın en güzel yanı, yıllar sonra onu görebilmiş olmaktı.

Benim yıllardır hayalini kurup da üşengeçlikten bir türlü sırayı getiremediğim şeyi yapmış; bir "Sanat Tarihçisi" olarak eğitiminin gereğini yapabileceği mecra bulamayınca -işte o kötü komşu insanı ev sahibi yapar klişesi misali-  kendi internet sitesini pardon "ayaklı müze"sini kurmuş.

Sanal alemin "resim sanatı"na dair en derli toplu sitelerinden biri; üstelik de verilen her bir bilgi için "kaynak göstermek" gibi bir hassasiyetleri de var.

Sık güncelleniyor. Bilgi kirliliğine geçit vermiyor. Ve satışa sunduğu başka yerde bulamayacağınız hediyeliklerle kendi yağında kavrulmaya çalışıyor.

Hayatınızda "estetik" noksansa ve meraklıysanız Cezanne'a, Monet'ye, Leonardo'ya, Frida'ya, Rembrandt ve resmin başka doruklarına, bir bakın derim.

Kocaeli'ye sitem...

Konferans, söyleşi, imza günü etkinliklerinden sonra coşkulu  "yalnız bırakmadınız, teşekkür ederiz" yazıları yazmaya öyle alışmıştım ki, hiç sindiremiyorum şimdi "yalnız bıraktınız" demeyi!

Ama sahtekarlık yapacak değilim  (bakmayın meslektaşlarımızın yiğitliğe çamur kondurmamak için paylaştığı 'ay ne kadar da güzel' fotoğraflarına, onlardan bende de çok var) katıldığım sayısız etkinlikle kıyaslayınca basbayağı bizi yalnız bıraktınız Kocaeli; yalnız beni değil "bizi"... Birçok yazarı, gazeteciyi, yayınevini...

Kocaeli Kitap Fuarı'na gitmeden haberleri gelmişti;

- Bu yıl hiç tadı tuzu yok!

Dolayısıyla, beklentisiz gitmiştim ama bu kadarına ihtimal vermemiştim.

Ülkenin geneline yayılan kutuplaşma "gettolaşma"ya dönmüş burada; insanlar ayrılmış, ayrışmış, aralarına garip sınır çizgileri çizilmiş... İlk defa üstelik de okur-yazarlar ortamında "azınlık" gibi hissettim kendimi.

Bunun tamir edilebilir bir "kırık" olduğu ümidiyle daha fazla detaya girip de ortalarda "çoğunluk" ve "egemen" edasıyla dolaşan vatandaşlarımızı bulundukları "öte"den daha da "öte"ye itebilecek, aramızdaki mesafeyi iyice açabilecek tuzağa düşmeyeceğim...

Önümüzdeki yıl sımsıcak kucaklaşabilmek dileğiyle...

Yazarın Diğer Yazıları