Takımın Hocası Başkanın Abisi

Önce Fikret Orman yağladı-yıkadı. Hatta "Ben Şenol Güneş'e abi derim" diye konuştu. Bırakın Türkiye'yi, dünyada teknik direktörüne "Ağabey" diye hitap eden başkan hatırlıyor musunuz? Yetmedi ikinci başkan Ahmet Nur Çebi sazı aldı "Müjdeliyorum. Hocamız gelecek sezon da yüzde yüz kalacak" diye konuştu. Başakşehir faciasını izlerken, aklıma önce bunlar geldi. Kurgu olarak O. Lyon maçının tekrarını yaşadık. Fransızlar, Korsika'da Bastia ile oynayıp, gelmişlerdi. Biz ise referandum dolayısıyla dinlenmiştik. Sonuçta elenen olduk. Abdullah Avcı'nın ekibi ise hafta arası Fenerbahçe ile kıran kırana bir kupa yarı finali oynamıştı. Yine yanpala yatan bizdik. Fatih Terim Stadı'na çıktığımızda, kadro tercihleri baştan aşağı yanlış bir Beşiktaş gördük. Sapır sapır dökülen Cenk Tosun, bitiş düdüğüne yakın oyundan alınabildi. Oysa kulübede Ebubekir -Aboubakar- ile Demba Ba oturuyordu. İş işten geçtikten sonra oyuna sokuldular.

Kimse kandırmasın

Dilerim Erman Toroğlu'nun a Spor'daki kehaneti bu kadarla kalır. "İster misiniz bugün Başakşehir, haftaya Fenerbahçe galip gelsin" dedi. "Şeytanın avukatlığını yapıyorum"u eklemeyi unutmadı. İlk ayağı tutturdu. Allah ikincisinden korusun.

Eğri oturup doğru konuşalım. Beşiktaş'ın hastalıkları devam ediyor. Arada kafa golü atıyor diye yere göğe konmayan Marcelo, "ağır çekim film sanki". Rakip 5 metre geriden gelip ona tur bindiriyor. Tolgay, 5 meterekarede hareket ediyor. Ayrıca kondisyonu 60 dakikalık. "Taliplerim var" havası basıp, parasını artırma tezgahında. Hâlâ Liverpool'a atığı golü yiyor. Acaba farkında mı? Adriano'nun hangi mevkide oynadığı belli mi? Kaleci Fabriano'nun kritik maçlarda yediği gollerin sayısı arttı. Kapattığı köşeden topu içeriye alma gibi özelliği de var. Tıpkı Lyon'da arkasından geleni görmeyip bizi yarı finalden ettiği gibi.

Şenol Güneş, "Küçük dağları ben yarattım" havasını bir an önce terk etmeli. Ne oldu da koşan takımdan yürüyen takıma dönüldü. Kadro tercihindeki yanlışlıkları eklersek endişe etmemek mümkün değil. Şimdiden söyleyeyim Güneş bu hafta oyunu kilitleyip sadece yenilmemeye çalışacak. Görüldüğü gibi hem saha içinde hem saha dışında zaaf yaşıyoruz. Tek güvencem tribünler. Her zaman destan yazan seyirci. 15 dakikada üç gol yenilen maçta dahi hiç susmadılar. Marşlarla, sloganlarla moral motivasyona devam ettiler. Fenerbahçe maçının da belirleyicisi onlar olacak.

Bazı çirkinlikler

Öte yandan Emre Belözoğlu'na dikkat ettiniz mi? Yine neler yaptı neler. Eğer üstündeki forma çubuklu sarı-lacivert olsa kesin Cüneyt Çakır'ı döverdi. Sahadan çıkarken sırtını sıvazlayan Beşiktaşlıya çektiği hareket, psikiyatrlık.

Diğer gözlemlerim ise şöyle. Ülker Arena'yı dolduran bir avuç seyirci Beşiktaş'a sin-kaflı küfürler yağdırıp durdu. Aynı çirkinlikleri Başakşehir'in evinde de duyduk. Merak ettiğim Göksel Gümüşdağ'ın bunlara kaç kuruş ceza yazacağı!

***

Rahatlık hastalığı

Deniz Bayramoğlu, akıllı programlarına devam ediyor. "Gündem Özel"leri insanı doğrudan ilgilendiren konulara ayırdı. Bu defa "Kilo Kapıyı Çalınca" başlığıyla kötü beslenmenin sebep olduğu hastalıklar işlendi. Katılımcılar arasında en düşük unvana sahip kişi en başarılısıydı. Aile Hekimi Dr. Aydın Duygu'nun ortaya koydukları çarpıcıydı. "Ne yediğimiz sağlığımızı belirliyor. Tabii bunun miktarı da önemli" tezi güzeldi. Dünyada şişman ülkeler sıralaması yaparken, ilk ikiyi Kuveyt ve Suudi Arabistan'ın alması hiç şaşırtmadı. Adamların petrol gelirleri bavulla dağıtılıyor, ye Allah ye. Obezitenin sorun olmadığı ülkeler Somali ve Kenya gibiler. Çünkü yiyecek hiçbir şeyleri yok.

Obezite cerrahı -mutlaka mide kelepçesi takıyordur- Prof. Dr. Mehmet Ali Yerdel'in konuyu arkeolojik kazılardan çıkan figür ve heykellere bağlamasına bayıldım. Gerçekten de binlerce yıllık çizim ve heykellerde kadınların hepsi bıngıl bıngıl. Demek ki zayıf görünme merak ve çabası bu asrın ürünü. Uzman Diyetisyen Didem Kanca Üstay'ın dillendirdiği gerçeğe aynen katıldım "Kişiler, ünlüleri taklit ediyor. Onların yediklerini yiyorlar". Tartışmanın yapıldığı stüdyodaki bir görüntü dikkatimi çekti. Herkesin önüne birer tabak kuru pasta konulmuştu. Şaka yapar gibi. Ancak, kimseyi yerken görmedim. Reklam ve tanıtım aralarından sonra da dikkatle baktım eksilme yoktu.

Tatlı bir anı

Güneri Civaoğlu ile epey çalıştık. Tercüman'da başladık Güneş'in kuruluşunda devam etti. Faik Akın arkadaşım epey muzurdur. Arada birilerine oyunlar düzenler. En büyük malzemelerinden biri Güneri Bey'di. Bunlar da genelde yiyecek ve sağlık üzerine olurdu. Ona "Yüzünüz solgun, gözlerinizin içi beyazlaşmış" dedi mi tamamdı.  Civaoğlu hemen sekreteri Bijen İris'e "Bana hemen doktor Garabet Arman'ı bağla" diye bağırırdı. Bir, iki, üç derken uyandı ve sonunda "Yemezler" demeye başladı. Ancak kaliteli şeyleri yemeye hep devam etti. Istakozdan pavuryaya kadar. Benim favorim ise hiç değişmedi; "köfte-patates." Hâlâ bayılırım. Temini de kolay. Aç telefonu gelsin.

Yazarın Diğer Yazıları